TUĞBA KAN


İŞÇİ HAKLARI VE EMEK MÜCADELESİ

1 Mayıs, tüm dünyada işçi sınıfının haklarına ve emeğe adanmış bu özel günü kutluyoruz. İşçi Bayramı, aslında sadece bir tatil değil, aynı zamanda emeğin ve dayanışmanın önemini hatırlatan bir anma günüdür.


1 Mayıs, tüm dünyada işçi sınıfının haklarına ve emeğe adanmış bu özel günü kutluyoruz. İşçi Bayramı, aslında sadece bir tatil değil, aynı zamanda emeğin ve dayanışmanın önemini hatırlatan bir anma günüdür. Bu özel günün başlangıcı ABD'de işçilerin haklarının arayışına dayanmaktadır.

1886'da Chicago'da başlayan bir işçi greviyle bağıntılıdır. Bu grev, günlük çalışma saatlerinin azaltılması ve daha iyi çalışma koşulları talebiyle yapılmıştı. Ancak, grev sırasında polis ile işçiler arasında çatışmalar yaşandı ve birkaç işçi hayatını kaybetti, hatta idamlar gerçekleşti. Bu olaylar sonucunda, 1889'da Paris'te toplanan İkinci Enternasyonal, işçilerin anısına Chicago'da protestoların başladığı gün olan 1 Mayıs "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" ilan etti.

Şimdiki çalışma koşullarını öven işverenler "Benim sayemde ekmek yiyorsun" diyor. İşverenler de işçilerin sayesinde ekmek yediklerini unutuyorlar. Bu çark nasıl dönüyor, nasıl meydana geliyor?  Diye düşünmek gerek. İşlenmemiş altın bile değersizdir benim nazarımda...!

İşverenlerin hâlâ çalışma saatine önem vermediği kronik bir hastalık gibi yıllardır kalıtsallığını koruyor, sosyal hayatın önemini yitirdiği bu dönem hâlâ devam ediyor, ne yazık ki...

Ailesine ve kendisine zaman ayıramayan işçi, hem ruhen hem bedenen yıpratıcı bir süreçle karşı karşıya gelmektedir. Gereğinden fazla iş yükü, mesai saati gözetmeksizin işçilere fazla yüklenmek.

Çalışma gücünü artırıp, düşük maaşla çalıştırmak adil bir tutum mudur ?  
Değildir fakat , kendi çalışanının hakkını gözetmeyen işveren , sürekli verim beklemesi sağlıklı bir düşünce değildir. Kaçıncı yüzyılda olmamızın bir anlam ve önemi yok, beyindeki düşünceler değişmedikçe bu böyle süre gelip gidecek. Günümüz Türkiyemizde  de  böyle, hâlâ susturulmaya çalışılan, hâlâ bastırılan bir toplum var. İnsanlar kendini ifade etmekte ve haklarını savunmakta zorlanıyor. Bilinçsiz, kültürsüz, özgüvensiz bir toplum yetişiyor.

Etik olmayan çalışma koşulları dayatılmaya çalışılan ağır koşullu çalışma ve bazı şeylere mecbur bırakılmak. Yaşam koşulları zor olduğu için insanlarımız her şeye boyun eğmek zorunda olduğunu düşünüyor maalesef.

Sınıfsal yaklaşım insanlar için en ağır yaklaşımlardan biri, üreten, yetiştiren bir toplumu ezmek, hor görmek, aşağılamak, bunların hiçbiri olmaması gerekmektedir. İnsan olduğu için değer vermek. Verimli olmak için kaliteli bir çalışma ortamı ve dinlenme saatleri sağlamak. Hem verimi artırır hem de insanlar motive bir şekilde işlerine odaklanır. Ama gerçekte olan böyle mi sizce? Sokağa çıkıp röportaj yapsanız, herkes çalışma koşullarının ağır olduğu şeklinde cevaplar verecektir.

Bu gerçek tüm çıplaklığıyla ortada...

Tatmin olunamayan düşük ücretler durumu, kişinin ekonomik savaşı olup hak ettiği emeği alamamak büyük bir haksızlığın göstergesidir. Ve çoğu işçi haklarının farkında dahi değil! Bu durum, kendi haklarını savunamamak, koruyamamak, arayamamak anlamını taşır. İşçileri bilinçlendirmek için platformlar oluşturmak, başlangıçta haklarından bahsetmek gerekiyor. İş yerlerinde uygulanan mobbing uygulamalarının önüne geçmek için herkese eşit ve adil davranmak, ayrımcılık yapmamak gerekiyor.

Bu İşçi Bayramı'nda, işçi ve emekçi insanlarımızın mücadelesini ve kazanımlarını hatırlayarak, daha adil bir dünya için birlik ve dayanışma içinde olalım. İşçi hakları herkesin hakkıdır ve bu hakları korumak hepimizin sorumluluğundadır. Emek ve emekçi insanlarımızın bu özel gününü kalben kutluyor, hak ettikleri değeri görmelerini temenni ediyorum.