Güz, muhteşem ihtişamıyla merhaba diyor bizlere… Kasım ayındayız artık. Tabiat bir tabloyu andırıyor adeta, renklerin birbirleriyle uyumu ton sür ton anlamıyla bütünleşiyor, efsunkâr haliyle göz kamaştırıyor doğa… Sonbahar, hüzne ve vedaya betimlenmiştir. Yaprakların dallarından kopuşunu ölüm ile bağdaştırmaya çalışılmıştır. Renklerin yeşilden sarıya dönüşmesi hazin olarak yorumlanmıştır. Birçok duyguyu barındırıyor güz ayı, her mevsimin yeri başka ama beni tasvir eden mevsim sonbahar. Sonbahar, birçok şaire de ilham kaynağı olduğu gibi benim şiirlerime de ilham kaynağı oluyor.Ahmet Haşim, Attila İlhan, Tevfik Fikret gibi birçok şair şiirlerini sonbahardan beslemiştir. Katre katre hüzünler yağar mısralara, tuşları döven parmaklarım değil de, Kasım’dı sanki hazinle yüreğime dokunan, yeniden yaralar açan. Baharları neşterleyen sonbaharın hışırtılarını dinlersiniz adımlarınızdan.Yavaş yavaş soyunur güz, gömleğini, saçlarını savuruyor kasım. Kim bilir kaç öykü barındırır içinde. Göç başlar yavaş yavaş Vakit mavilere kanat çırpma vakti, gurbeti kanatlarında taşıyan göçmen kuşları, huşu içerisinde süzülür semalarda…
Hüznün girdabında tutsak bir ruh barındırıyoruz, farklı bir ambiyans içerisinde süzülüyor oradan oraya… Omzuna dökülür güz kâkülleri türabın, bize özlemler tarattırır yeniden. Ayrılık türküleri fısıldar yanık bağrından, Sonbahar yok oluş mudur? Baharların dimaları süzülür katre katre yüzüne…Gurubunda kaç kandil söner, yüzündeki kızıl halkalar yeniden hüznü körükler. Güz artığı ömrün virgülünde, umut kırıntıları toplarız. Hoyrat rüzgârlar savrulur bedenimiz, anadan üryan tüm düşler, tüm gerçekliğiyle acımasızca ayazı vurur yüzümüze yüzümüze… Ellerimiz üşür, umutlar giydirilir harf harf sözcüklere… Bu sükut, bu ölüm sessizliği name name yükselirken içimizden Kasım, tüm hazin kapılarını aralar. Dilimizde öykünen hayatlar çürütülür. Ellerimizde büyüttüğümüz umutlar kayıp gider. Kapımızda boy gösteren kasımpatıları kaç acıyla beslenir. Hani sokaklarımıza taşan baharlarımız.nerede? Pencerelerimizi hüzünle kamçılayan yağmurlara bırakmış yerini…Bilir misiniz yaprak dökümü hikâyesini? Bu yüzden hep ayrılıklar siner kasımların ,sonbaharların üzerine… Hazin sarmalında sarmalanan ruhumuzu, geçirebilir miyiz umut eşiğinden. Demini almayan şiirler gibi midir güz? Meyleder gönül çiçek açan baharlara… Nasıl baktığımız ve gördüğümüz önemli olan. Bir şiirimle de sonbaharı taçlandırmak istiyorum.
SONBAHARIN GELDİĞİDİR
Ne vakit sonbahar gelse
Devinir bir hüzün parmak uçlarımda
Daha bir hazin olur akşamlar
Rüzgârlar daha bir hoyrat eser
Ne vakit sonbahar gelse
Bir hüzün elimde yumak yumak olur
Tütsülenmiş acılarla
Sarar içimi
Kurutulmuş baharlar savrulur
Saçlarından
Ne vakit sonbahar gelse
Bir veda busesi alnında
Çatlak dudağımda eylül rengi
Gözlerimde hep beklenen dönüşler
Katar katar geçerken ömrün baharları
Ne vakit sonbahar gelse
Ateş ve kül içim
Küllerinden resimler çizer
Hüznün kıvrımları....
Ne vakit sonbahar gelse...
Güz çatlakları sürülür dudağıma
Bir bağ bozumu yürekte
Yalazıyla kavrulan türküler
Harmanlanır
Ne vakit sonbahar gelse
Üzerine ayrılıklar siner.
Biter mi, biter mi?
Hüznün bayramları …
Sizin sokağınıza baharlar taşsın, kasımpatılar, hazinler değil umutlar çiçek açsın.
Saygılarımla…