Değerli dostlarım. Dinimizin, kaynaştırıcı, seviştirici, mübarek bir müessese olarak takdim ettiği, fazilet ve fedakârlık ölçüleri içerisinde yaşatılmasını ısrarla emrettiği akrabalık müessessi kutsal bir kuruluştur. Dede, baba, anne, torun, amca, hala, ağabey, abla, dayı, teyze ve kardeşlerden meydana gelen yakın akrabalarımızın ve bunların dışındaki hısımlarımızdan her birine, sevgi beslemek münasebet kurmak, alakayı devam ettirmek, mukaddes görevimizdir.
Onları Hakka çağırıp, batıldan uzaklaştırmak gerekli maddi ve manevi yardımları yapmak bu konuda kutsal kitabımızda şöyle buyrulmuştuı; “ Allah’ a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya babaya iyilik edin. Akrabaya öksüzlere ve yoksullara da iyilik edin”
Yüce Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur.
“Allah’ a ve ahret gününe iman eden kimse, akraba arasındaki iyi münasebeti devam ettirsin” Değerli dostlarım; müminlerin, aralarında Hak’ kı ve sabrı tavsiye etmeleri, vahyin, ilmin ve olgun aklın çirkin gördüklerinden sakındırmalı vazifeleridir. Yüce Mevlamız, Peygamberimize insanları Allah’ ın nizamına davet ederken önce yakın akrabalarından başlamasını şöyle emir buyurmuştur: “Önce ve yakın soydaşlarını Allah’ ın Dini’ ne davet ederek kendilerine öğüt ver de, cehennem azabı ile korkut.” Maide Suresinde: “İyilik etmek, fenalıktan sakındırmak hususunda birbirinizle yardımlaşın” buyurmuştur. Bizlerin yardımlarımıza, hatta zekâtlarımıza en ehil ve layık olanlar akrabalarımızın fakirleridir. Peygamberim bu hususta şöyle buyurmuştur. “Sadakaların (Yardımların) en faziletlisi kindar (da olsa) akrabaya yapılmalıdır.” “Yoksula yardım etmek ibadettir. Akrabaya yardım da iki ecir vardır. Birisi yardım ecri diğeri de akrabayı görüp gözetme ecridir” buyurmuştur Peygamber (S.A.V).
Sevgili dostlar haftaya devam edeceğiz. Selam ve dua ile Allah’ a emanet olun.
ANLAMAZLAR
Bir ömür çağırdık biz bu sevdaya
Yolumuzdan anlamazlar ne çare
Arı gibi kanat çırptık doğaya
Balımızdan anlamazlar ne çare.
Kimse bülbül gibi ahu zar etmez
Çorak topraklarda ne batat bitmez
Söylerim, söylerim sözüm kar etmez
Dilimizden anlamazlar ne çare.
Hak rızasın için dağlar aşarız
Kimsesizin yardımına koşarız
Tarzımız bu Müslüman’ca yaşarız
Halimizden anlamazlar ne çare.
Yakalanmış zemherinin kışına
Takılmış gidiyor nefsin peşine
Herkes karaçalı takmış döşüne
Gülümüzden anlamazlar ne çare.
Ya hayır konuşur yahut susarız
Hal bilemezle muhabbeti keseriz
Bir sevdayız buram buram eseriz
Yelimizden anlamazlar ne çare.
Armağaın’ ım, her gördüğünü yutan
Bizden değil kâfir ile saf tutan
Kutsaldır dinimiz, kutsaldır vatan
İlimizden anlamazlar ne çare.