Zorlu yılların ardından gelen başarı

Zorlu yılların ardından gelen başarı

“ Yaylım ateşe tutulduğumuzda beş yaşında bir çocuktum. Hepimiz arabanın içindeydik ve annem bizi ağıtlarla büyüttü.”

Ferman Toprak, mütevazılığı ile müzik dünyasının beyefendisi olduğunu sevenlerine kanıtlamış bir sanatçı. Özel hayatında ve sahne yaşantısında, beyefendi duruşuyla insanların gönlünde taht kuran Ferman Bey’in, çocukluğundan bu yana yaşadığı aksiyonlu ve acı dolu hayatı oldukça ilgimi çekti ve kendisiyle güzel bir söyleşi yaptık.  Söyleşi esnasında dönem dönem gözlerim doldu. Ferman’ın hayatı ağıtlarla başlar ve ağıtlarla yoğrularak bu zamana gelir. Ağıtların ezgisi dilinde türkü olur. “Hayatı tesbih yapmışım sallıyormuşum”diye hayatı umursamaz görünse de oldukça duygusal olan Ferman Toprak, hüznünü, mutluluğunu, tanık olduğu olayları derinden yaşar ve dilindeki türküler yüreğine teselli olur.

Ferman Toprak’ın tüm özel yaşantısı hakkında sorular sordum. Sohbet havasında geçen söyleşimize içten yanıtlar veren güzel yürekli kardeşim Ferman’a teşekkür ederim.

Ferman bey, siz nerelisiniz?

- Ben doğma büyüme Adana’lı yım. Annem, Urfa Siverekli. Babam, Adıyaman Samsatlı.  Ben Adana’da doğduğum için Adana kültürü ile büyüdüm. Tüm ailem Adana’da yaşıyor. Kısaca Adana çocuğuyum.

Bir gazete haberinde babanızın doktor olduğu yazıyor.

- Babam doktor değil. Çukurova’da Sağlık kolejinin müdürüydü. 35 yıldır tıbbi malzeme işi ile uğraşıyor.

Kaç kardeşsiniz?

- Dört kardeşiz. Üç erkek, bir kız. En büyüğümüz ablamız. En küçük kardeşim 36 yaşında. Onun büyüğü 37, ben 40, ablam 41 yaşında. O zamanlar Güney doğu törelerine göre annem 13 yaşında evlendirildi. 20 yaşında 4 çocuk annesi oldu. Dört kardeş aynı anda büyüdük. En küçüğümüz Berzan, Adana’da Avukatlık yapıyor. Bu dönem milletvekilliğine adaylığını koydu. Eşide Avukattı, Hâkimlik sınavını kazandı.  Ortanca kardeşimiz Serdar, baba mesleğine devam etti. Tıbbi malzeme işi ile uğraşıyor. Kız kardeşimde çok hamarat bir ev hanımı.

Sizin müziğe ilginiz nereden geliyor?

-Küçük yaştan beri müziğe çok ilgim vardı. Adana’da dost sohbetlerinde türkü söyle diye ısrar ederlerdi. Bizim oradaki feodal yapıya çok tersti şarkı söylemek. Anne ve baba tarafım aşiret. İlk müziğe başladığımda sülale ayaklandı. Bizim ailemizde şarkıcı olur mu? Dediler. Dedem Emin İzol. İzol aşiretinden Bozan İzol’un oğludur. Çukurova üniversitesinde eski rektör olan aile dostumuz,“sanatçımı olacaksın?” Dediğinde evet dedim. Bana şaşkınlıkla,“dünya tersine dönmüş inanmıyorum.” Dedi. Neden? Diye sordum. “Zamanın en kalite türkücüleri gelir, dedenin konağında konserler verirlermiş, Şimdide Emin ağanın torunumu milleti eğlendirecek.” Dedi. Bizimkiler olmaz dese de ben idealist ve kararlı bir insanım. Çıktım geldim İstanbul’a. Albümü yaptıktan sonra başarılı işlere imzalar attım. Hiçbir zaman onların boynunu bükecek ahlaksız davranışlarım olmadı.

“Hayatı tesbih yapıp sallıyormuşum parçası ile mi çıkış yaptınız?”

- “Hayatı tesbih yapmışım” benim dördüncü albümüm. İlk albümü 1996 da çıkarmıştım onu hiç saymıyorum. O zaman un kapanı değil kurt kapanına düşmüştüm. Üç daire sattı ailem. Annem hiç desteğini bırakmadı. “Git albümünü yap gel. İçindeki o heves bitsin.” Dediler.  Kurt kapanına gelince üç dairenin parasını bizden alıp albümü çıkardılar ama sundukları hiçbir vaadi yerine getirmediler. Hiçbir reklamı dönmedi. Albümün çıktığı ikinci gün albüm tutmadı dediler. Şaşkınlık içindeydim. Millet rüyasında mı görecek Ferman Toprak’ın albümünün çıktığını. Kurt kapanı dönemimin ilk albümünü hiç saymıyorum. Buda bana acı bir deneyim oldu. Bu olaydan sonra hırs yaptım. İstanbul’un en ünlü gece kulübü neresiyse oraya adımı altın harflerle yazdıracağım dedim. 14 yıl ismimi en kaliteli mekânlarda başarımla yazdırdım. İlk başlarda en iyi müşteriydim kulüplerde. Varlıklı bir aileden gelmiştim. Her şeye doymuştum Allah razı olsun ailemden. Zengin şımarık züppeler gibi bir hayatımda olmadı. O dönem sahneye çıkma isteğim o kadar çoktuki en güzel mekânlarda ön masaya otururdum.Şarkı söylenen kulüplerin sevilen müşterisi olarak dikkat çektim. Bana,“ne iş yapıyorsunuz?” Diye sorduklarında sanatçıyım dedim. “Öylemi?” Deyip sahneye davet ettiler. O günden sonra özlemini duyduğum sahneden bir daha inmedim. Beni izlemeye gelenleri hep ailem gibi gördüm. Zamanla sevgi seline dönüştü hayranlarımla aramızdaki gönül bağı. Bu şekilde müzik dünyasına adım atarken 2008 de “Ferman Zamanı” diye bir albüm çıkardım. 2010 da “saygılarımla” isimli albümümü çıkardım. On üç benim uğurlu rakamım bu nedenle 2013 de “Tesbih” albümümüm le hayranlarımın beğenisini kazandım.

Birazda özel hayatınızdan bahsedelim mi?

-Tabi, olur bahsedelim. Ben 17 yıl, hafta sonu da dahil sahne yaptım. Öyle olunca özel hayata da pek zaman kalmıyor.

Aşk hayatında neye önem verirsiniz?

-Ben kalıcı aşklara önem veren bir insanım. Duygu adamıyım. Aşk, sanatı tetikleyen en büyük etken.  Özelimi dört duvar arasında yaşarım. Göz önünde olmayı sevmem.

Burcunuz nedir?

-Akrep burcuyum. Tehlikeli burç diyorlar ama zararım kendime. Kimseye zararım dokunmaz benim. Kararlı bir yanım vardır. Buda burcumun özelliği olsa gerek.

Şarkı söylemek dışında yapmak istediğiniz bir idealiniz oldu mu?

-İlk idealim evlenip çocuk sahibi olmak. Çocukları çok seviyorum. Yeğen sevgisi o kadar fazla ki bende yeğenlerime canımı verebilirim. Yeğen sevgisi böyle ise evlat sevgisi nasıldır kim bilir?

Sanat camiasından çok takdir ettiğiniz biri var mı?

-Sanat camiasından belli bir isim vermek istemiyorum. Egosu yüksek olmayan adam gibi adamlar sanatını kişiliği ile harmanladığında takdiri hak ediyorlar. Mütevazı, kişilikli geçmişini unutmayan sanatçıları beğenirim ben. Egosu yüksek olan sanatçılar kendilerine zarar verdikleri gibi etraflarına da zarar vermeye başlıyorlar. Hep ben, duygusu ile geldikleri yeri de unutan insanlar ne dost meclisinde bulunabilirler, nede benim gönlümde yer alabilirler.

Duruşunuzda bir ağır abilik var ama yüreğinizde oldukça yumuşak ve sizde çocuk masumiyetini de, beyefendiliği de aynı anda görebiliyorum.  Şimdi size, ruhunuzda iz bırakan unutamadığınız bir anınızı anlatın desem ve sizde bana anlatsanız o anınızdan bir hikâye çıkar mı? Bu soru en sevdiğim soru. Anılar bölümü. İşim hikâye ve roman yazmak olunca bir hikâye çıkar mı diye can kulağıyla dinlerim.

-Unutamadığım ve hiçbir zaman unutamayacağım acı dolu hikâyem var aslında. Benim üç dayım, anneannem ve dedem sene 78 de kan davasından aynı gün öldürüldüler. Karşı taraftan da yirmi dört kişi öldürüldü. O zamanlar feodal yapı yüzünden araziler bölünmesin diye birçok insanın kanı aktı. Gereksiz durumlar yüzünden olmaması gereken olaylar yaşandı. Geride kalanlara derin acılar bırakan canlarımız gitti. Şu anda ben çok isterdim anneannemin, dedemin, dayılarımın benim başarımı görmelerini.

Peki, kan davası barışla sonuçlandımı?

-Barışla sonuçlandı ama çok kanlar döküldü. Bu olayların sonu gelmeyeceği anlaşıldı. Büyükler araya girdiler ve barış sağlandı. Şu anda kimse kimseye düşman değil. Ailem, çocuklarımız kan davasından dolayı etkilenerek büyümesinler diye Adana’ya yerleşme kararı almışlar.Annem, aile büyüklerimizi kaybettikten sonra ziyaret amaçlı köyümüze beni ve kardeşlerimi götürdü. Bir süre kaldık. Adana dönüşü için annem hazırlığını yaptı ve dedemin şoförüyle birlikte Urfa otogarına giderken, iki taraflı yaylım ateşe tutulduk. Ben beş yaşındaydım. Annem, bir kartal gibi üçümüzü kanatları altına aldı ve üzerimize kapandı. Sürekli Ayet el kürsi okuyordu. Beş yaşında bir çocuk, büyüdüğünde geçmişini pek hatırlayamaz ama o an bir film şeridi gibi her şey gözümün önünde. Şoför orada rahmetli oldu. O zaman balistik incelemelerde yüz atmış yedi kurşun bulunmuş.

İnanılır gibi değil. Nasıl sağ çıktınız arabadan?

-Öldürmeyen Allah öldürmezmiş derler ya. Ayetelkürsinin gücüne çok inanırım. Evden çıkarken ve sahneye çıkarken sürekli bu duayı okurum. Yaşadığım bu olay bende büyük travmalar bıraktı. On iki yaşına kadar kekeme konuştum. En ufak bir olay karşısında donup kalabiliyorum.

Çok fazla ölümler yaşanmış. Bu ölümler normal bir ölümde değil. Annenizin bu sarsıntıdan sıyrılabilmesi, sizleri iyi yetiştirmiş olması, büyük bir özveri, büyük bir başarı. Annenizin yüreği yaralıdır. Bu sarsıntıyı en hafife nasıl indirgeyebildi?

-Ağıtlarımız hiç bitmedi bizim. Ben bile ne kadar etkilenmişim ki küçük yaşlarda Seyfettin Sucu’dan ilahiler okurdum. Bizim törelerde bir cenaze olduğunda kadınlar ölenin ardından ağıtlar söyler, zılgıt çekerler. Acıları dillerinden dökülür. Annem hergün üç kardeşinin, dedemin, anneannemin fotoğraflarını çıkarır onlara bakarak içli içli ağlar ağıtlar yakardı. Biz çocuklar, annemizi öyle gördükçe kahrolurduk. Bir dönem sonra ağlayarak gidenlerin geri gelmeyeceğini kabullenir hale geldi.Ailesinin sevgisini bizimle bütünleyip tüm ilgisini bize verdi ve hayata dönüş yaptı.

Çok üzücü olayların içinden çıkmış gelmişsiniz. O kadar mütevazı ve beyefendi birisiniz ki dilerim bundan sonra tüm aile mutlu olursunuz. Üç romanımdan sonra yakında “Sevdalar her dildedir” adlı şiir kitabım çıkıyor. Sana da, senin için şu anda şiir yazıp armağan etsem olur mu?

-Çok memnun olurum.

Yüreği güzel kardeşim Ferman Toprak’a

Töre töre kanlı töre,

Kara yazı yazdın bize,

Acı kurşun canım aldı,

Ateş düştü yüreğime.

Göç eylemiş senin yuvan,

Yerin yurdun olmuş talan,

Anan karaları giymiş,

Ağıtını söyle Ferman.

Sevdiklerin kör kurşunda,

Acılar dokunur sana

Ferman türküsünü söyler,

Canlar vermiş toprağına .

                      Ayça Öztorun

-Çok teşekkür ederim. Sizde Adana’mızın kıymetli yazarısınız. Adana deyince sanat ve başarı geliyor aklıma ve gururlanıyorum.

Adana’yı özlüyor musun?

Çok özlüyorum Adana’mı. Doğup büyüdüğüm ve İlk aşık olduğum yer. Aile bütünlüğünü ve kültürünü en güzel yaşadığım yerdir Adana. Yirmi yıldır İstanbul’dayım tek bir komşuluk ilişkisi görmüş değilim. Adana’da tanımadığınız bir insana merhaba derseniz, en içten şekilde karşılığını alırsınız. Yedi yıldır Etilerdeyim bir tane komşum yok. Adana’m da hoşgörü misafirperverlik hep ön planda bu nedenle sürekli özlemi çekilecek bir memlekettir Adana.

Yerellerde konserler düşünüyor musunuz?

-Tabiki yereller çok daha önemli en azından uzaklardaki sevenlerimle verdiğim konserler sırasında bir bütün olacağım. Ben halk çocuğuyum ve halkımın arasında olmak beni çok onurlandıracaktır. Avrupa göz hastanelerinin sponsorluğunda engelsiz vakıf derneği için on yedi ilde konserler vereceğim.

Ödül almışsınız. Aldığınız ödül neydi?

-Engelsiz vakıf derneğinin vermiş olduğu bir ödüldü. Yılın en iyileri ödülü aldım.

Tebrik ederim sizi. Dejenere olmadan başarı yolunda yürüyen bir Ferman Toprak’sınız. Daha doğrusu anne ve babanızı tebrik etmek gerekiyor. İyi yetiştirmiş sizi. Güzel söyleşiye zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim. Tüm sevenlerime buradan sevgilerimi gönderiyorum. Kafayı hiçbir şeye takmasınlar, hayatı tesbih yapıp sallasınlar.