NUR FİGAN MENTEŞ


Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği

Toplum maalesef ki kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı fark etmeksizin herkese roller biçiyor.


Peki bu toplumsal cinsiyet rolleri hayatımızı nasıl etkiliyor?

  İlk olarak ‘cinsiyet’ ve ‘toplumsal cinsiyet’ kavramlarını ele alalım. Cinsiyet; kadın ve erkeğin biyolojik, fizyolojik özelliklerini içerir, doğuştan gelir. Toplumsal cinsiyet ise toplumsal, kültürel, coğrafi farklılıklara göre kadın ve erkek bireylere yüklenen rolleri, sorumlulukları içerir, sonradan edinilir. Ve bu roller davranış kalıplarını, sorumluluklarımızı ve ayrıcalıkları belirler.

-Kadın şevkatlidir, sevgi doludur, duygusaldır, fedakardır.

-Erkek rasyoneldir, güçlüdür, ağlamaz.

-Kadın evde çocuk bakar, yemek yapar, temizlik yapar.

-Erkek çalışmalıdır, evine bakmalıdır.

  Toplumsal cinsiyet aslında bir bakıma toplumun onlardan ne beklediğinin ifadesidir.

  Kadınsı (feminen) cinsiyet rolleri hassasiyet, anlayış, duygusallık, bağımlılık özellikleri; erkeksi (maskulen) cinsiyet rolleri ise liderlik, baskınlık, bağımsızlık gibi özelliklerle karakterize edilir.

  Toplumun bize yüklemiş olduğu bu roller fiziksel ve biyolojik özelliklerimizden mi kaynaklanıyor yoksa tamamen toplum algıları, ön kabullerinden mi tartışılır. Mesela kadın mühendisler.  İş başvurularında bazı şirketlerde göreceksiniz ki erkek olma şartı vardır, yazmıyorsa bile görüşme esnasında kadın olduğu için bu işi yapamayacağı gibi söylemlere maruz kalıyorlar. İmkan verildiğinde çokta iyi işler yapıldığını gösteren çok başarılı kadın mühendislerimiz var. Ki buna ilk kadın inşaat mühendisimiz Sabiha Rıfat Güraymanı örnek verebiliriz.  Şimdi mühendisliği  bir kadının yapamayacağı önyargısı acaba fiziksel mi biyolojik mi ya da sadece toplum algısı mı tekrar düşünelim.

  Maalesef ki eğitim düzeyi artıyor olmasına rağmen kadının çalışması toplumun birçok kesiminde hala ayıplanırken, evde eşine yardım eden bir erkeğin ‘kılıbık’ gibi hitaplara maruz kalması eğitimli kitleyi bile etkileyemeyen çabaların olduğunu ve farkındalık çalışmalarının sonuçsuz kaldığını gösteriyor.

  Çocukken belirli kalıpyargılarla büyüyen bir neslin düşünce yapısında, bakış açısında değişiklikler meydana gelmesi elbette ki kolay olmayacak. O yüzden toplumsal bilinci eğitimi erken yaşta kazandırılmalı, bireyler belirli kalıplara sokularak düşünce yapıları olumsuz şekillendirilmemelidir.