EMRAH ATAŞ


BİR MASALIN SONU

Bir varmış, bir yokmuş. Yuvarlak bir masa varmış. Bu masanın etrafında toplanan “bilge kişiler”, asgari ücret adı verilen masalı yazmak için kafa kafaya vermişler.


Bir varmış, bir yokmuş. Yuvarlak bir masa varmış. Bu masanın etrafında toplanan “bilge kişiler”, asgari ücret adı verilen masalı yazmak için kafa kafaya vermişler. Öyle böyle değil, bu masadakiler memleketin “en bilge” insanlarıymış. Hepsi birkaç maaş birden alır, bir elleri yağda, bir elleri baldaymış. Yani asgari ücretin ne olduğunu bırakın, pazara son ne zaman gittiklerini bile unutmuşlar. 

Bunlar bir gece “acil” toplanmış. Masal dedim ya, çünkü bu kararın adı masal. Önce çarşamba günü yapılacaktı, sonra büyülü bir sihirli değnek “hadi bugün yapın” demiş. Ne büyük tesadüf! Açıklanan rakam: 22 bin 104 TL. Öyle özenle hesaplamışlar ki, üzerine bir de 4 TL eklemişler. Sebebi de belli: İşçi sendikalarına kıyak! 

Eee, 4 TL’yi kimse küçümsemesin. Büyük paralar bunlar! Hele o 4 lira, yatırım hesabına koysanız faizinden evlatlarınıza miras kalır! Ama komik tarafı şu: Eski asgari ücret 17.002 TL’ydi. Şimdi bu müthiş zamla 4 TL eklenmiş oldu. Bravo! Gerçekten alkışlamalı. 

Şimdi esas meseleye gelelim: Ocak sabahı neler olacak? 

Bir Ocak sabahı sadece takvim yaprakları değişmeyecek. Hayır! Bu ülkede asgari ücretle çalışanlar için değişen tek şey: zam furyası. Elektrikten suya, doğalgazdan akaryakıta, peynirden ekmeğe kadar her şeye zam yapılacak. Daha maaş ellerine geçmeden, buharlaşacak. 

Bu masanın etrafındaki bilge kişiler, her ne hikmetse, bunları hiç düşünmez. Düşünemezler. Çünkü onların faturalarını biz öderiz. Pazar parasını, çocuklarının okul masrafını, borçlarını bilmezler. Bilmezler çünkü onların cebinde ay sonu korkusu diye bir şey yoktur. 

Bu saatten sonra devlete düşen ne? Çok basit: Paragöz fırsatçıların önünü kesmek! 

Şimdi size bir örnek vereyim: Asgari ücretin artması, piyasanın maliyetini artırır diyen bir “iş insanı” düşünün. Hemen ürüne zam yapar. Neymiş? Fabrika maliyetleri artmış! Peki, devlet? Bunlara bir “dur” demeyecek mi? “Kardeşim, malının gerçek bedelinden fazlasını isteyemezsin” diyecek mi? Yoksa yine, her zamanki gibi, “piyasa kendi dengesini bulur” masalı mı anlatılacak? 

Biz yeni yıla umutla değil, zamla giriyoruz. Hepimiz biliyoruz, bir Ocak sabahı sadece saatler değil, fiyat etiketleri de değişecek. Ve biz, yuvarlak masanın etrafında alınan bu kararın sonuçlarını, her zamanki gibi sessizce kabulleneceğiz. 

Son bir şey: Beş maaş alanların gözünde bu zam “bir masa hesabı.” Onlar için 22 bin TL nedir ki? Bir öğle yemeği. Ama bir asgari ücretli için 5 bin TL, çocuklarının okul masrafı, pazar parası, fatura ödemesi, hatta biraz nefes alabilmek demek. 

Bakalım, önümüzdeki günlerde bu masalın sonu nasıl bitecek? Ama bir şey kesin: Bizim hikayemiz hiçbir zaman o masadakilerin hikayesine benzemeyecek. Çünkü biz yuvarlak masaların etrafında oturanlardan değil, o masaların ağırlığı altında ezilenlerdeniz. 

 

Kalın sağlıcakla. Veya kalabilirseniz… Gelecek yıl görüşmek üzere…