12 Mart 1921… Tarihin akışında sıradan bir gün gibi görünse de, aslında bir milletin ruhunun kağıda döküldüğü gündür. İstiklal Marşı’nın kabulü, yalnızca bir şiirin mecliste okunmasından ibaret değildir. Bu, kurtuluş mücadelesi veren bir halkın bağımsızlık yemini, vatanına olan bağlılığının haykırışıdır.
Mehmet Akif Ersoy, bu marşla milletin yüreğinde yanan özgürlük ateşini mısralara taşımıştır. Her dizesi, işgale direnen bir halkın kararlılığını, umudunu ve imanını taşır. “Korkma!” diye başlayan bu marş, sadece cephedeki askerin değil, halkın da yüreğine cesaret aşılamıştır.
İstiklal Marşı, bir dönemin değil; her dönemin sesi olmuştur. Çünkü o, sadece geçmişi anlatmaz; geleceğe de ışık tutar. Bugün bizlere düşen görev, bu anlamlı mirası yalnızca söylemekle değil, ruhunu anlayarak ve yaşatarak sahip çıkmaktır.
İstiklal Marşı, bir milletin sarsılmaz duruşunun ve sonsuz bağımsızlık aşkının simgesidir. Ve o simge, yüzyıllar geçse de bu topraklarda yankılanmaya devam edecektir.