Kurtuluş KILINÇ


BU İŞTE BİR İ.NELİK VAR

Artık iyice gına geldi.


Artık iyice gına geldi.

Ülkenin teröristi barış ister, namussuzu onurdan dem vurur, hırsızı ahlak nutukları atar, dinden nemalananı da cumadan cumaya (haşa) Bakara, makara deyip dinle dalga geçer.

Hal böyle olunca muhafazakâr olarak bilinen bir iktidarın idaresindeki ülkede bürokratlar 'Velev ki İ.neyiz' pankartları taşıyan birisini üniversitesi sınavına giren gençlere örnek olarak gösterir ve yüz tane ajansın bir araya gelip milyonlarca liraya yaptıramayacağı reklamı yaptırır.

Bu olay bize iki şeyi gösteriyor aslında;

1-) Eğitim 18 yıllık Ak Parti iktidarında hala milli ve yerli hale getirilemedi. (Gerçi Milli (!) Eğitim’in en tepesinin icraatlarına ve söylemlerine bakarsanız onların da böyle bir derdi olmadığını çok net bir şekilde görürsünüz).

2-) Dış güçlerin (!) ekstra bir şey yapmasına gerek yok zira içimizdeki hainler dışardan değil. O yüzden kapımız da kilit tutmuyor.

Düşünebiliyor musunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Buradan milletimin tüm fertlerini Rabbimizin yasakladığı her türlü sapkınlığı sergileyenlere karşı dikkatli olmaya, tavır almaya davet ediyorum" dediği bir ortamda Cumhurbaşkanı'nın bürokratları 'her türlü sapkınlığı sergileyenlerin' reklamını yapıyor.

Şimdi Allah aşkına siz söyleyin bu işte bir i.nelik yok mu? O zaman bu i.neliği kim yaptıysa ona bunun hesabı sorulması gerekmez mi? Peki sizce soruldu mu?

Devlet bile bu ahlaksızlığın reklamını aleni yapınca birileri de tabi gemi azıya aldılar. Şimdilerde bir kez daha adına onur diyerek ahlaksızlıklarını yaymaya çalışanlar var. İnanın aklımı yiyeceğim. Kendilerine güzel de bahaneler ve sloganlar bulmuşlar. Aşkın ardına sığınıyorlar. Onuru öne çıkartıyorlar. Daha önce; "Bu bir tercih" derlerdi şimdi tercihten öteye geçirdiler ve "Fıtratımız böyle" demeye başladılar. Yani yaratılışları böyleymiş. Yani Allah onların bu ahlaksızlıkları yapmasını istemiş haşa.

Sokaklarda hayvanlar gibi çiftleşmek istiyorlarmış. Özgürce dolaşmaktan dem vurdukları şey; canları istediği kadar soyunabilmek. İşte bütün bunları da ahlak ve onur adı altında pazarlıyorlar. Bunu yaparken de hiçbir kutsal ve etiği önemsemiyorlar. Geçtiğimiz gün bir ahlaksızın, atalarımızın kanıyla sulanmış ve rengini o kandan almış bayrağımızı sözüm ona gökkuşağı renkleri ile birlikte kullanıp ahlaksızlıklarını kutsaması kanımı dondurdu. Kim dur diyecek bunlara?

Kimse kusura bakmasın bu özgürlük değildir. Bu basitliktir. Bu aleni bir hastalıktır. Özgürlük dediğiniz şey başkasına rahatsızlık verdiğiniz yerde biter. Her isteyen her istediğini her istediğini kadar yaptığında oluşacak karmaşa ve kaosu düşünsenize.

Bunlara karşı çıktığınızda da cinsiyetçi, kavmiyetçi, bilmem neci vb. yaftalarla sizi linç ediyorlar. Kusura bakmasınlar onlar i.nelik yapacak biz de susacak değiliz. Her zaman hak ettikleri ya da anladıkları dilden cevap da veririz. Bu bir tercih meselesi ise tercihiniz sizin olsun, başkalarının tercihlerini değiştirecek ya da onları yanlış yönlendirecek hele hele çocuklarımızı ahlaksızlığınıza alet edecek işler yapmayın. Ben çocuğuma inançlarım gereği bir din eğitimi verecek olsam; "O daha çocuk" diyerek yaygara kopartacak olanlar "Çocuk i.nlere vardır" diyerek algı oluşturmaya çalışıyorlar.

Her neyse bu bahis daha çok su götürür ama başlığa nokta koysak da yazıya burada bir virgül koyalım. Aslında ben başlığı nokta koymadan kendilerinin de kabul ettiği şekilde yazacaktım ama gazetemizin patronlarından Özcan Aladağ; "Biz yine de nezaketimizi bozmayalım" dedi. Karşılık olarak; "Abi biz hakaret etmiyoruz ki. Kendileri de bunu kabul ediyor" dedim ama O yine de; "Bize nazik olmak yakışır" deyince böyle oldu.

Hâlbuki bence kişi kendini nasıl tanımlıyorsa ona o sıfatla hitap etmeli ama işte dedim ya Özcan Bey kibar bir insan.

Bu vesile ile belki bu yazının ve bu başlığın altına yakışmayacak ama kendilerinden özür dileyerek uzun zamandır düşündüğüm teşekkürümü de açık bir şekilde buradan iletmiş olayım.

Gazetemizin sahipleri Durmuş Ali Başkan ve Özcan Aladağ hiçbir zaman yazılarımın tek kelimesine bile müdahale etmediler. Kendileri benim gibi düşünmeseler de yazdıklarıma hep saygı duydular. Bazı yazılarım için; "Biraz sert oldu" diye ben uyarsam bile onlar yazdığım gibi yayınladılar. Gerçek bir gazeteci, gerçek bir gazete patronu gibi davrandılar. Teşekkür ediyorum.

 

BAŞIN SAĞ OLSUN AYHAN BARUT

Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut geçtiğimiz günlerde kıymetli annesini son yolculuğuna uğurladı.

Sayın Barut’un ne hissettiğini, onca kalabalığın içinde kendisini nasıl bir başına, yapayalnız hissettiğini ve yüreğinin nasıl yandığını çok yakın bir zamanda babasını kaybeden bir kardeşi olarak yakından biliyorum.

Kendisini birkaç kez başsağlığı dileklerimi iletmek için aradım ama telefonu hep meşguldü. Ben de bu köşe aracılığıyla hem baş sağlığı dileklerimi ileteyim hem de merhume Sakine Barut teyzemiz için bir Fatiha okuyalım istedim.

Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz. Fani dünyanın geçiciliğini yüzümüze vuran soğuk bir ses ölüm. Rabbim ebedi âlemde hepimize hayır, huzur ve mutluluk ihsan eylesin.

Başta kıymetli Adana milletvekilimiz Ayhan Barut olmak üzere Barut ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum. Rabbim Sakine Barut teyzemize de rahmeti ile muamele eylesin.

 

BUNLARI BEĞENDİM

* Esra Albayrak'a yönelik ahlaksızlığa siyasi parti fark etmeksizin topyekûn karşı çıkılmasını

* Koronanın hayatımızdaki etkisinin ve korona haberlerinin azalmasını

* Yüreğir Belediyesi'nin arabada sinema projesini sürdürmesini

 

BUNLARI BEĞENMEDİM

* Esra Albayrak’a ahlaksızca laf eden namussuzların rahatlıklarını

* TFF'nin saçma sapan, yanlı ve kamuoyunu futboldan soğutan kararlarını

* Adana Büyükşehir Belediyesi'nin kurumsal bir dile hiç yakışmayan son basın açıklamasını