MÜFİDE NUR SEDEF


ÇUKUROVA KURUYOR TÜRKİYENİN GELECEĞİ SORGULANIYOR!

Türkiye’nin tarımsal kalbinin attığı yerlerden biri olan Çukurova, yıllardır bereketin adıyla anıldı.


Türkiye’nin tarımsal kalbinin attığı yerlerden biri olan Çukurova, yıllardır bereketin adıyla anıldı. Toprağın verimliliği, iklimin elverişliliği ve zengin ürün çeşitliliği ile adeta bir tarım cenneti olan bu bölge bugün sessiz ama derin çöküşün eşiğinde. Oysa bu topraklar bir zamanlar pamuk tarlaların ufku kapladığı, mısırın altın değerinde biçildiği bu verimli topraklar, bugün üreticinin umutsuzluğu ve tarım sektörüne olan ilgisizlikle çoraklaşıyor.

Soruyorum: Çukurova bile ayakta kalamıyorsa, tarım nasıl ayakta kalacak?

Bugün Çukurova’da çiftçi üretimden umudunu kesmiş durumda. Girdi maliyetleri katlanarak artarken, çiftçi ürününden kazanç elde edemiyor. Mazot, gübre, tohum derken, toprağa atılan her tohum aslında bir borç riskiyle birlikte büyüyor. Çiftçi hasat zamanı geldiğinde emeğinin karşılığını alamıyor, ürünü ya maliyetine satıyor ya da tarlada bırakıyor.

Bir zamanlar “ beyaz altın “ diye anılan pamuk bile ekilmez hale geldi. Artık ithal ediliyor.

Neden? Çünkü ithal ürün, yerli üreticinin sırtına bindirilen yükten daha ucuz. Üstelik devlet desteği yetersiz, planlama eksik.

Seyhan ve Ceyhan gibi iki önemli nehirle beslenen Çukurova’da hala sulama sorunu konuşuluyor. Bazı köylerde çiftçi yağmur duasına çıkıyor. Modern sulama sistemleri yok, mevcut altyapı yetersiz. Kuraklık kapıda, ama çözüm uzakta. Tarımsal üretimin bu kadar kritik sektörde emeğin bu kadar değersiz olması bir tarım ülkesine yakışmıyor.

Çukurova gibi bir bölgenin tarımsal geleceği planlı, sürdürülebilir ve yerli üretimi esas alan bir yaklaşımla yeniden ele alınmalıdır. Aksi takdirde, bu topraklar sadece tarih kitaplarında “ bereketli” kalacak. Bu topraklar hala verimli, ama üretici umutsuz. Tarıma stratejik sektör muamelesi yapılmadığı sürece sadece Çukurova değil, Türkiye’nin tamamı açlıkla, yoksullukla ve dışa bağımlılıkla yüzleşecek.

Eğer bu bölgeyi ve onunla birlikte ülke tarımını ayağa kaldırmak istiyorsak, bugünden harekete geçmeliyiz. Eken kazanır, geciken kaybeder.

Artık karar zamanı. Ya toprağa sahip çıkacağız, ya da ithal edilen her lokmayı sessizce yutmaya devam edeceğiz.