Kurtuluş KILINÇ


Dananın Kuyruğu Kopuyor!

Büyük bir kısmı yıllardır yan gelip yatan ve kişisel menfaat ve reklamlarından başka derdi olmayan yerel yöneticilerin kış uykularından uyanıp da 'vatandaşa hizmet' diye bir şeyin varlığını hatırladığı, yeniden bir 'köşe' kapmak için millete hizmetkar görüntüleri vermeye başladığı dönemin ilk bölümünün sonuna geldik.


Büyük bir kısmı yıllardır yan gelip yatan ve kişisel menfaat ve reklamlarından başka derdi olmayan yerel yöneticilerin kış uykularından uyanıp da 'vatandaşa hizmet' diye bir şeyin varlığını hatırladığı, yeniden bir 'köşe' kapmak için millete hizmetkar görüntüleri vermeye başladığı dönemin ilk bölümünün sonuna geldik. Eğer makam sahiplerine genel merkezden; "Yürü ya kulum!" demezlerse bu abi ve ablalarımız yine 4,5 yıldır yaptıklarını yapmaya devam edecekler. Eğer, yeniden aday gösterilmişlerse bir 3 ay kadar daha aslında ne kadar hizmet sevdalısı olduklarını bize göstermeye çalışacaklar.

İsmi yeni açıklanacakların büyük bir kısmına gelince; onlar zaten bu iş için yaratılmış olduklarını ve vatandaşın kendisine teveccüh etmesi durumunda kenti nasıl çağ atlatacaklarını anlatmaya çalışacaklar. Öyle büyük yalanlar söyleyecekler ki o yalana kendileri de inanacaklar ve sonra hasbel kader seçildiklerinde sudan çıkmış balığa dönecekler. Ne yapacaklarını da bilmediklerinden yönlendirilmeye açık hale gelecekler. Sonrasında yeni bir seçim kapıya gelene kadar günlerini gün edip kişisel servetlerine servet katacaklar. Sadece kendileri ile yetineceklerini sanmayın. Zira bu abi/ablalarımız çok alçak gönüllü insanladır. O yüzden o makama gelmelerine vesile olanlar ile hizmet (!) süresi boyunca yaptıklarını görmezden gelecek ve yaptıklarına destek olacak insanları da ihya edecekler.

Bu durumda düzen gene değişmeyecek. Olan yine sana, bana, bu kentte yaşayanlara olacak. Makus talihimiz sürecek ve bir 5 yıl daha kaybedeceğiz.

Birinci ve gerçekleşmesi muhtemel bu senaryonun ötesinde bir de ikinci senaryomuz var. Bu senaryodaki abi/ablalarımızda halkın gönlünde yer edinmiş kişilerdir. Hizmet süresi boyunca imkanlar müsaade ettiğince, gücü ve vizyonu yettiğince bir şeyler yapmaya çalışmışlardır. Kendisi ve yakın çevresinden önce kendisine "Şehr-ül emin" diyen insanların menfaatlerini düşünmüşlerdir.

Bununla birlikte adları açıklanmamış olsa da gerçekten kendi kapasitesinin farkında olan ve şehre katma değer sağlayabilecek kimseler vardır. Adları doğal bir şekilde ortaya çıkar. Her ankette birincidirler. Kişisel hırslarını bir kenara bırakmışlardır. Bu değirmenin bıçak sırtı kanatları adam öğütmeye böylesine meyilliyken çok şansları olmadığını kendileri de bilir ama yine de sorumluluk almaktan kaçınmazlar.

İşte bu hafta çok büyük bir aksilik olmazsa dananın kuyruğu kopacak ve bize ya birilerinin dayattığı adaya "Gidip 'tıpış tıpış' oy vereceksin" ya da "Senin sesini duymazdan gelemedik. Sana hizmet edeceğini düşündüğün ve her ankette birinci çıkardığın ismi aday gösterdik. Haydi! Bakalım. Bu ismi başkan seçtirme sırası sende" diyecekler.

Açıkçası Adana söz konusu olduğunda neden hep birinci cümleyi kullandıklarını anlayamıyorum. İşte İstanbul ortada, Ankara ortada hadi o metropolleri geçtik. Konya, Kayseri, Gaziantep, Kahramanmaraş örnekleri ortada… Mesele Adana’ya gelince bir kez olsun ikinci cümleyi neden kullanmak istemezler?

Köprüden önceki son çıkıştayız artık. Aslında biliyorum atı alan Üsküdar'ı geçti. Yalnız siyaset için, değil 24 saatin 24 dakikanın bile çok uzun zaman olduğunu da biliyorum. Köprünün altından daha çok su akabileceğini de…

Kendi tavrım da net olarak şu; Bugüne kadar hiçbir baskı ve dayatmaya boyun eğmemiş olan ben bugün de aynı duruşumu sergileyeceğim. Beni, taleplerimi görmezden gelip; "Biz seçtik. Sen git oy ver" diyenlerin aday(lar)ına oy vermeyeceğim. Ya bir oy bile alacak olsa hizmet edebileceğini düşündüğüm adaya oy vereceğim ya da oy vermeme hakkımı kullanacağım. Böylece dayatılanların 5 yıllık günahlarına da alet olmayacağım. Benim gibi düşünen yüzbinlerce insanın olduğunu ve onların da "Artık yeter!" dediklerini çok iyi biliyorum. İnşallah karar vericiler de biliyordur.

Görelim Mevla neyler. Neylerse güzel eyler.
 

İLETİŞİM BAŞKANLIĞI ADANA'DA BİR BAŞKA

Kurumlarda bazen bizim için küçük değişiklikler büyük devrimlere yol açabiliyor.  İletişim Başkanlığı Adana Bölge Müdürlüğü için de bunu söyleyebiliriz.

Henüz 4 ay önce İletişim Başkanlığı Adana Bölge Müdürü olarak görevlendirilen Mustafa Yalınız da bu devrime imza atabilecek bürokratlardan birisi…

Sadece koltuk doldurma derdinde olan bir isim değil. Genç, çalışkan ve mütevazı. İşini sıkı bir şekilde takip ediyor. Kurumun çehresini değiştiriyor.

Vizyoner bir kişiliği var. Göreve başlar başlamaz Başkanlık bünyesinde sorumlu olduğu illerde basın mensuplarıyla buluştu. Sorunlarını dinledi. Geçtiğimiz yıl yaşanan deprem bölgesinde yer almamıza ve bu anlamdaki dezavantajlarımıza rağmen önce yol haritasını belirledi şimdi de o vizyon doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta Adana ve Mersin’de basın mensuplarına yönelik İHA-1 Ticari Pilot Eğitimi verildi. Üç günlük eğitimlerin sonunda başarılı olan basın mensupları İHA-1 Ticari ehliyetine kavuşacak. Bu zaten maddi sıkıntılar yaşayan basın mensupları için yan kazanç kapılarının da açılması demek. O yüzden çok kıymetliydi. Bu eğitimleri yine mesleki bilgileri pekiştirmek ve geliştirmek amacıyla farklı projeler takip edecek. Bununla birlikte gerçekten basın kartı sahibi olmadan tanıtım kartlarını basın kartı gibi kullananlara yönelik de önemli bir mücadele veriyor Mustafa Yalınız. Bu da gerçek basın kartı sahiplerinin önemini artıracaktır.

Göreve başlamasının üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen kolları sıvayıp hızlı bir şekilde işe koyulan Mustafa Yalınız’ı tebrik ediyorum. Tabi, bu işler bir tek kişinin istemesiyle olmaz. Ona ayak uyduracak ekip de lazım. Mustafa Yalınız ile birlikte yorulmak bilmeyen değerli ekibini de kutluyorum. Bu çalışmaların artarak devam edeceği bilinciyle İletişim Başkanlığı Adana Bölge Müdürlüğü’ne başarılar diliyorum.