Faruk YİĞENOĞLU


Engellerle Mücadele Edebilmek

Hepimizin bir yolu var. Bu yolda günlerimiz, aylarımız yıllarımız geçiyor. Zamanımızı yolumuzda ilerleyerek tüketiyoruz.


Hepimizin bir yolu var. Bu yolda günlerimiz, aylarımız yıllarımız geçiyor. Zamanımızı yolumuzda ilerleyerek tüketiyoruz. Fakat hepimizin kendi yolunda bir birinden farklı engelleri de oluyor. Engelsiz yol yok. Yolumuzda ilerlemenin yanı sıra bir de bu engellerle uğraşıyoruz. Kimimizin sağlık, kimimizin maddiyat, kimimizin de huzur için mücadelesi mutlaka oluyor. Oluyor olmasına da biz nasıl bu engellerle savaşıyoruz mühim olanı bu. Yada gerçekten engelimizi ortadan kaldırmak için savaşıyor muyuz yoksa engele sebep olduğunu düşündüğümüz kişilere mi savaş açıyoruz. Sorunu ortadan kaldırmakla mı uğraşıyoruz yoksa sorumlu tuttuklarımızla yeni sorunlar mı çıkarıyoruz. Ben sorunu çözme peşinde olduğumuza pek inanmıyorum direk sorunun sebebi olduğunu düşündüğümüz kişilerle yeni sorunları doğuruyoruz. Yani sorunun sorumlusu peşinde koşuyoruz çözümün değil. Hal böyle olunca da ne çözüm bulabiliyoruz ne de huzur. Belki sadece çözüm odaklı olsak ortada ne sorun kalacak nede sorumlu. Sorundan kurtulduğumuz gibi birde mükafatı olacak belki de. Sadece kendimizin yararı için uğraşırken farkında olmadan bir çok kişiye yardım etmiş olacağız birde bakınca. Bir engelden kurtulduk demek yerine binlerce kişiye engel olan tek engelden kurtulduk deme lüksüne sahip bulağız kendimizi.

 

İşin özü engeller var hayatımızda. Ama bu engellere kafa tutacak yürekler kalmadı. Hepimiz dokunmayan yılanların bin yaşaması peşindeyiz. Herkes başa geleni çekecek mecbur modundayız. Benim derdim bana yeter birde onunla mı uğraşacağımlar havada tayyare. Hiç bugün ona yarın bana diyenimiz yok. Ben tutarsam elinden o da tutar elimden anlayışı yok. Düşen kendisi kalksın kalkan düşene bir daha bakmasın. Düşenin elini tutan kendisinin de düşürüleceğine inanmış vaziyette.

 

Yardımlaşma birleşme olmadığı gibi insanlık görevleri de kalmadı içimizde. Bir kar elde edemem ama insanlık yararına yapayım yine de diyenimiz yok. Bir çocuğu sevindirmiyoruz, bir hayvanı doyurmuyoruz, bir insanın eksiğine tam yapmıyoruz. Varsa yoksa kendimiz. Bir ayakkabımız varsa ikincisini alıyoruz ayakkabısız çocuklara inat gibi. Fazla ekmek alarak bayat diye çöpe basıyoruz açlıktan karın ağrısı çekenlere caka satar gibi. Bir kere giyip dolabın bir köşesine sıkıştırıyoruz yüksek meblalar ödediğimiz kıyafetleri yırtık kıyafetler içinde olanlara nispet yapar gibi. Bizler çok değiştik insanlıktan çıkmış gibi. Bir elimizin verdiğinden öteki elimizin haberi olmazken bir elimiz verse flaşlar patlar oldu dünya görsün diye. Ayda yılda bir iyilik yapılır oda sosyal medyada gündem oluyor. Zaten amaçta iyilik yapmak değil gündem olmak değil mi. Dünya dönüyor evet ama insanlık dünyadan önce döndü sırtını maalesef. Üzülerek söylüyorum ki Allah ıslah etsin her birilerimizi. Hepimizin eksikleri çok tamamlamaya niyet yok, insanlığımız tam olduğu günleri görmek umuduyla yaşamaya devam.

 

Yolumuzdaki engellerle ilgili kısa bir alıntı, küçük bir örnek.

 

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. 

 

"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."