Hüseyin ERCİYES<br>Erciyes`in Kaleminden


ERCİYES YAZDI/Kaybettik, kaybetmeye de devam ediyoruz.

Doğa, tarih, narenciye belirttiğim maddeler yaşadığım kentin öne çıkan değerleri.


 

 

Doğal güzelliği ile görenlerini ve duyanlarını mest eden bir doğaya sahibiz. Yazın kavuran sıcağından kurtulmak isteyen 15 dakikada serin yaylalarda nefeslene bildiği bir doğa, deniz görelim dediyseniz. Çok yol kat etmenize gerek yok. Hop 30 dakikada deniz desiniz.

Kış aylarında da bir başka doğal güzellikleri barındırır. Benim yaşam merkezim.

Kışı pek hissetmezsiniz. Kartopu oynamak isterseniz sadece 10 dakikada bu doğa harikası topraklarda kar ile buluşursunuz.

Tarihi ile binlerce yıl medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu topraklar, bilenen tarihi 3000 bin yıllık kendi içerisinde barındırdığı kaleleri ile adeta tarihe açılan gizemli bir kapı Anavarza Antik Kenti görenlerini büyülerken, Karasis bir de beni görün diyor.

Nisan da burcu burcu kokan kokular çiftçiler kadar o kokuyu hissedenleri de kendine bağlar narenciye, ülkenin 1.sınıf sofralık ürünleri bu bereketli topraklarda yetişir. Baharda başlayan güzellik her geçen gün biraz daha kendini gösterir, sonbahara gelindiğinde ağaçların başını turuncu cümbüşü süsler. Bu topraklarda.

Elbette bu noktaya kadar anlattığım değerler ne gerektiği değeri görüyor. Ne de bu değerlerin görünmesi için genel çaba gösteriliyor.

Oysa bu zaman da maalesef faizciler, iddiacılar, fuhuşçular, esrarcılar, kadın cinayetleri vs. bu topraklarda öne çıkanlar oluyor.

Gelinen noktada değerlerini adeta kaybetmiş, asayiş haberleri ile Türkiye gündeminden düşmeyen bir Kozan olmuş.

Yazık çok yazık.

Yaşadığımız şehrin olumsuzlukları ile değil de güzellikleri ile göz doldurması çok mu zor?

Bu soruyu onlarca kez sordum, evet sordum sadece sordum.

Siyasi dinamiklerin bireysel çaba ve mücadeleden vazgeçip toplumun geneline yönelik mücadele etmek bence bu değişimin başlangıcı olacaktır.

Siyaset, idare, basın ve sivil toplum örgütleri bu şehir için mücadele ve proje üretmeleri sadece seçimlerde gündeme gelmemeli, görev süreleri sona erene kadar gündemdeki yerlerini korumaları gerek.

Bundan 1 yıl önce yaklaşık 103 kişinin oy kullanacağı Ticaret Borsası bırakın ilçeyi bölgenin gündemi haline gelmiş idi. Tam 3 ay Ticaret Borsası ile yattık Ticaret Borsası ile kalktık.

Seçim bitti. Kazanan koltuğa oturdu. Sonrası kendi kabuklarında faaliyetlerine devam ediyorlar. Ticaret Borsası sadece bunlara bir örnektir. Al birini vur ötekine memlekette don afeti olmuş. Ziraat Odasından çıt çıkmıyor. Ne diyebilirim ki kaybetmeye aralıksız devam ediyoruz.

İlçe genelinde hiç bitmeyen gergin siyasi arena yıllardan buyana devam ediyor. Yıllardan buyana siyasilerimiz hala Kozan Devlet Hastanesindekiler ile mesailerini adeta boşa harcamaya devam ediyorlar. Sormak istiyorum. Acaba Adana Milletvekilleri kaçı kaç defa bir araya gelerek Adana’nın problemlerini ve sorunlarını tartıştılar. Veya bir yol haritası çizdiler. Yok, kocaman 1 yok.

Yıl 1926 Kozan sancağı vilayetlikten ilçeye düşürülmesinin oylamasına dönemin Kozan Milletvekilleri Ahmet Cevdet Çamurdan ve Lütfiye Ali Şadi Çelik katılmadı. O günden bugüne kadar siyasilerimiz maalesef kalkınma adına başarı sağlayamadılar. Bireysel istek ve arzuları yerine getirmede 1. sırada yer aldık. Ama “gitmediğin yer senin değildir.” Sözünü değiştiremedik. Kısaca gitmek için gereken yolları açamadık. Sebebi kim? elbette siyasiler.  Tarihte ne zihniyet bizleri idare ettiği için maalesef bugün aynı yola devam ediliyor.

İdarecilerimiz, kamu, bürokrat kısaca memurlar adeta sallabaşı al maaşı, gel keyfim gel, yan gel yat merkezi onlar için bu topraklar.

Örneğin bu memleketin mal müdürünü, tapu müdürünü vs. kaç kişi bilir. Sadece işi düşen bilir. Oda sadece 1 kez gördüğünden bilir.

Bu şehirde 5 yıl süre ile görev yapıp da ismini öğrenemediğimiz kamu yöneticileri var.

Ama insanlar vergi dairesi müdürünü bilir. SGK müdürünü bilir. Emniyet müdürü ile jandarma komutanını da bilirler. Neden bildiklerini de tahmin edebilirsiniz. Birçok kamu idarecisi bu şehrin gecesinden haberdar değil. Bu şehrin gazetesini okumaktan maalesef çok uzak olanlar var.

Halktan kopuk, sadece sorumluluklarını yerine getirenlerin toplandığı soğuk duvarlar ordusu bu memleketin ortak problemi için hangi kamu personeli bir adım demiyorum, yarım adım öne çıktı. Kocaman bir sıfır. Yazık hem de bu memleket için çok yazık.

Basın bir milletin ortak sesi derken maalesef bu ifadelerden her geçen gün uzaklaşan bir basın kalabalığı ile karşı karşıyayız.

İşin ehli olmayan küçük menfaatler ve çıkarlar ile 50 TL karşılığında vasıfsız insanlara vasıf kazandıran, herkese ayrı bir değer verme merkezi haline gelen, araştırmadan uzak, kopyala yapıştır gazeteleri çıkartan, sosyal medya da mişler mışlar ile gündeme gelme mücadelesi gösteren, abim, anam, babam desturu ile el avuç ovuşturanların oluşturduğu koca bir kalabalık haline hızla koşan basın.

Cinayet ve trafik kazalarına gösterdiğimiz o üst derece performansı, yaşadığımız şehrin doğası, tarihi ve narenciyesi için harcasak inanın bugün şehrimiz çok farklı noktalarda yer alacak. 

Bir şehrin kalkınması, sorun ve problemlerinin ortadan kaldırılması, yaşanabilir bir şehir haline gelebilmesi için yukarıda belirttiğim muhatapların titreyerek kendilerine gelmeleri gerekmiyor mu?