EMRAH ATAŞ


EŞİTSİZLİK ÜLKESİ

Memlekette işler garip, çok garip. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “Gelir Dağılımı İstatistikleri” yayımlamış.


Birkaç matematik oyunu, biraz yüzdelik, birkaç tablonun süslediği raporda yine aynı hikâye. Ama gelin size bu masalı bir kenara bırakıp, gerçekleri anlatayım.

Bakın, Gini katsayısı düşmüş diyorlar. Gelir eşitsizliği azalmış! Yersen... Peki, bu düşüş nasıl olmuş? En zengin %20’nin toplam gelirden aldığı pay %48,7’den %48,1’e düşmüş. Yani bu kesim, birazcık daha az zenginleşmiş. Öyle büyük kayıplar falan yok! O sırada, toplumun en altındaki %20’nin payı ise %6,1’den %6,3’e çıkmış. Aman ne büyük bir zafer! Sarayın kirasını mı ödeyelim, pazardan soğan mı alalım bu “0,2 puanlık” artışla?

Şimdi size bir şey sorayım: Eğer bu toplumun en altındakiler için pay artıyorsa, neden hâlâ bir kilo domatesi pazarda alırken düşünmek zorundayız? Eğer zenginle fakir arasındaki uçurum azalıyorsa, neden hâlâ İstanbul’da bir bardak çayın fiyatı Van’daki hanelerin günlük gelirine bedel?

TÜİK diyor ki yıllık ortalama hane gelirimiz 374 bin 899 TL’ye çıkmış. Fert başına düşen gelir 187 bin 728 TL olmuş. Yani adam başı aylık gelir 15 bin lira civarında. Bu ülkede 15 bin lirayı eline alan insan sayısı, tüm halkın yüzde kaçı dersiniz? Pazarda 20 liraya domates seçen kadına sorsanız, bu istatistikleri kimin için açıkladıklarını size söyleyebilir. Ya o gelir İstanbul Boğazı’ndan taşan yalıları, milyon dolarlık araçları olanlar arasında paylaşılıyor ya da TÜİK matematiğiyle başka bir evrende yaşıyoruz.

Şimdi gelelim en acı tabloya… İstanbul, yıllık 257 bin 891 TL ile gelirde zirvede. Van, Muş, Bitlis ve Hakkâri’nin oluşturduğu bölgedeki yıllık gelir ise 91 bin 818 TL. Bu bölgeler arasındaki fark neredeyse 3 kat! Üstelik bu fark her geçen yıl artıyor. Van’da yaşayan biri için İstanbul’da yaşamak bir hayalden öteye geçmiyor artık. Ama TÜİK’e göre her şey yolunda. Van’daki insan aç da olsa, İstanbul’un gelir zirvesindeki varlığı bu tabloyu güzel gösteriyor.

Eğitim düzeyine bakınca tablo daha da netleşiyor. Yükseköğretim mezunlarının ortalama geliri 309 bin TL. Peki ya lise mezunları? Ya ilkokul bile okuyamayanlar? Zaten adaletsiz dağıtılan kaynaklar, eğitime yatırım yapılmadığı için daha da körükleniyor. Bu toplumun çocukları, doğru dürüst eğitim alamazsa, adaletsizliğin bu çarkını nasıl kıracak? “Sosyal transfer” diyorlar. Birkaç yüz lira yardım verip sonra bunun propagandasını yapıyorlar. İnsanca yaşamak sosyal transferle mi olur?

Gini katsayısını, P80/P20 oranını, TÜİK raporlarını bir kenara bırakın. Sokağa çıkın. Evinin kirasını ödeyemeyen emeklilerle konuşun. Pazarda meyve seçerken fiyatları kıyaslayan gençlerle sohbet edin. Size gelir eşitsizliğinin ne demek olduğunu anlatacaklar.

TÜİK raporlarını okuyarak bu halkın halini anlamaya çalışmak, gece karanlıkta güneş gözlüğüyle kitap okumaya benzer. Siz ne kadar anlatırsanız anlatın, gerçeği görmezsiniz. Çünkü o tablolar halkın gerçek yaşamını yansıtmıyor.

Hadi gelin biraz da vicdanımıza bakalım. Bu ülkede gelir eşitsizliğinin sorumlusu kim? Kimleri bu kadar zengin, kimleri bu kadar fakir yaptık? Hangi politikalarla, hangi göz yummalarla, hangi harcamalarla bu hale geldik? Asıl sormamız gereken soru bu.

Ama bunları sormazlar. Çünkü rapor güzel. Rakamlar tatlı. İnsanlar aç, ama olsun… TÜİK’in raporuna göre iyiyiz ya, bize yeter!