Kurtuluş KILINÇ


GAZETECİLER BÜYÜKŞEHİR'DE DAİRE BAŞKANI OLUYOR

Bizim gazetecilere son yıllarda bir haller oldu. Her defasında bu satırların yazarını ve kendi gibi düşünmeyen herkesi bir partinin özellikle de iktidar partisinin güdümüne girmekle itham edenlerin başta ana muhalefet olmak üzere muhalefet partilerinde 'kadrolu eleman' gibi görev yapması, başkanlar ile 'ölümüne kankayız','Pazara kadar değil mezara kadar' muhabbetlerine girmesi, o partilere üye olması çok sıradan bir olay gibi görülmeye başlandı.


Bizim gazetecilere son yıllarda bir haller oldu. Her defasında bu satırların yazarını ve kendi gibi düşünmeyen herkesi bir partinin özellikle de iktidar partisinin güdümüne girmekle itham edenlerin başta ana muhalefet olmak üzere muhalefet partilerinde 'kadrolu eleman' gibi görev yapması, başkanlar ile 'ölümüne kankayız','Pazara kadar değil mezara kadar' muhabbetlerine girmesi, o partilere üye olması çok sıradan bir olay gibi görülmeye başlandı.

Aslına bakarsanız bence sıradan bir olay. Çünkü en başından beri savunduğum 'tarafsızlık' kavramının koca bir balon olduğu gerçeğini konu gazeteciler ve sanatçılar olunca da aynı şekilde savunuyorum. Zira insan kavramının olduğu yerde tarafsızlığın olması yaratılışın fıtratına ters. (Maymundan geldiğini iddia edenlerde ise atalarının yaratılışına ters.)

Bir grup azgın azınlığa göre sanatçı ya da gazeteciyseniz iktidara yakın olma ya da iktidarı savunma lüksünüz yok. O zaman tarafsızlığınız ve objektifliğinizi yitirmiş sayılırsınız ancak yine aynı gruba göre eğer muhalefeti savunuyorsanız hele ki o muhalefet hayata sol pencereden bakıyorsa  o zaman iş değişir. Çünkü onlara göre gazetecinin ve sanatçının doğasında muhalefet olmak vardır. 

Mesela bir sanatçı; "İşler gayet güzel. Ülke bu iktidar sayesinde şaha kalktı" dese 'yalaka' diye yaftalanıp linç edilir. Eğer, "İktidar ülkeyi bitirdi. Çöküyoruz" der ise "İşte gerçek sanatçı" goygoyuyla göklere çıkartılır.

Ülke geneline yayılmış hastalıklı bu durum sözde 'fikir ve ifade' özgülüğünü savunanlar tarafından ortaya atılmıştoplumun geneli tarafından benimsenmeyen ama azgın azınlığın her fırsatta dile getirerek köşe kapmaca oynadığı sakat bir hâl.

Bu sakat hâl maalesef şehrimize de yansımış durumda. Eğer genel siyasi iktidarın iki özelliğini eleştirseniz ama bir özelliğini övseniz bile bazı kesimlerin takdiri asla kazanamazsınız hatta yerelde iktidar yani Adana Büyükşehir Belediyesi'ni iki kez övseniz bir kez eleştirseniz de bu durum değişmez. Bu kesimlerin en önemli özelliği savundukları değerlerin eleştirilemez, savunmadıkları değerlerin de hiçbir şekilde övülemez oluşudur.

Son zamanlarda yerel basında çıkan sözde dosya haberler, videolar, köşe yazıları, televizyon programlarına bakarsanız ne demek istediğimiz daha iyi anlarsınız. Bir buçuk yıldır Adana’da yerel iktidarı elinde bulundurduğu halde ilçe belediyelerinin yaptığı işin yarısını dahi yapamayan Büyükşehir Belediyesi’ni övme yarışına girdi çoğu bu aralar. İşin garip tarafı övdükleri konuların neredeyse tamamı bir önceki dönemde imzaları atılan hizmetler ya da hükümetin yatırımları. Yine de bu meslektaşlarımız için önemli olan millete ne söylettirebildikleri.

Eğer biraz işi biliyorsanız istediğiniz insana istediğiniz anlama gelebilecek sözleri söyletebilirsiniz. Sizi bu konuda mahir kılan ise bunu kimseye hissettirmeden yapmaktır. Şimdi düşünüyorum da bunu yapamayan meslektaşlarımızın büyük kısmının adeta 'Kör kör parmağım gözüne' deyimine taş çıkartır bir şekilde özel prodüksiyon olduğu belli olan ve daha önce sağ kesimden insanların yaptığı acemilikleri yapmalarının mutlaka bir anlamı olmalı.

Bu konuya kafa yorarken dün sosyal medyadan bir link gönderildi bana. Gönderen de gazeteci bir büyüğüm. Üstelik siyasi olarak dünyaya benim gibi değil tam da o operasyonları çekenler gibi bakıyor ancak ehl-i vicdan birisi. Mesleğinin hakkını veren bir isim. Dolayısıyla gazeteciliğin ne hallere düştüğünü görmek belli ki onu da üzmüş. "Al sana gerçek habercilik" diyerek bir link göndermiş. Aman Allah'ım! Bu kadar fecaatini benim yanımda üç ay eğitim görmüş liseli genç stajyerler bile yapmaz fakat o haberi hazırlayan kişi, zamanında televizyon programlarında benim yanlı sorular sorduğumu iddia ederek kendince benim işi bilmediğimi ifade eden bir 'duayen' (!) gazeteci.

Adama sormazlar mı; "Bu ne perhiz. Bu ne Lahana turşusu" diye? Bu acemice ama 'mal bulmuş mağribi' gibi art arda çıkan haberlerin/programların neden yapıldığı biraz düşününce aklıma geldi. Sanıyorum Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar geçtiğimiz aylarda açtığı yeni dairelere bir buçuk, iki tane daha ekleyecek ve bu dairelerin başına da bu kıdemligazeteci (!) arkadaşlarımızı getirecek. Yoksa bunca acemilik yarışının bir anlamı olmalı değil mi?

O zaman ilk teklif benden olsun. Bir buçuk dairenin ismi 'Yıkama Yağlama Dairesi' olsun. Diğerinin ismini de siz teklif edin. Başkan Karalar da uygun bulursa meclise teklif getirsin ve onaylanırsa hayata geçirilsin.