Kurtuluş KILINÇ


GELECEĞİMİZE KIYDINIZ EFENDİLER

Geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana eğitim-öğretim 'uzaktan eğitim' şeklinde yapılıyor. Bu süreç öğretmenler için de öğrenciler için de hatta veliler için de psikolojik bir sarsıntıya yol açmak üzere.


Geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana eğitim-öğretim 'uzaktan eğitim' şeklinde yapılıyor.

Bu süreç öğretmenler için de öğrenciler için de hatta veliler için de psikolojik bir sarsıntıya yol açmak üzere.

Toplumun genelinin uğradığı maddi kayıp bu yazının konusu değil.

İki yıl önce üniversite ya da lise kazanan çocuklar neredeyse okullarına uğramadan yolu yarılamış oldular.

Bununla birlikte bir de yolun yarısından sonra Pandemi nedeniyle okuluna gidemeyen ve sınava hazırlanan öğrenciler oldu ki bu durum çok daha büyük sorunları beraberinde getirdi.

Yeterli eğitimi alamayan öğrenciler merdiven altı dershanelerde bu eksikliği gidermeye çalıştı.

Kimi eğitim kurumu, kimi etüt merkezi kimi bilmem ne bela adı altında açılan bu yerlerin çoğu hakkıyla denetlendi mi bilmiyorum ancak zaten pek de olmayan fırsat eşitliğini tamamen bitirdiğini biliyorum.

Sahi hani bu dershaneler kapatılmıştı?

Hani artık okullarda alınacak eğitim hayata hazırlanmaları noktasında öğrencilerimize yetecekti?

Ne oldu?

Sırf bu dershanelerin kapatılması yüzünden 15 Temmuz gibi bir hain darbe girişiminin gerçekleştiğini iddia edenler bile olmuştu, hatırlayın. FETÖ’cülerin para muslukları kesilince hükümeti devirmeye cüret etmişlerdi? Ne oldu da şimdi her tarafta adı dershane olmasa da dershane gibi işleyen bir eğitim (!) kurumu var?

Özel okullar garabetine girmiyorum bile. Birçok ilde devlet okulları ders yap(a)mazken özel okulların derslerine normal bir şekilde örgün eğitim ile devam ettiği gazetelere manşet bile olmuştu.

Bütün bunların hepsini hadi kabul edelim. Diyelim ki; "Paran varsa son model araçlara binersin yoksa belediye otobüsü beklersin." Tamam. Kabul. Bu adaletsizliği de anlayalım. Pekiyi arkadaş! Sınavlara doğru düzgün çalışamayan, eğitimden geri kalan öğrencilerin sınavda karşılarına çıkan sorulara ne demeli?

Kim ne istedi çocuklarımızdan?

Neden liseye ya da üniversiteye geçiş sınavlarında belki de tarihin en zor sorularını sordular?

Hangi aklın ürünüydü bu düşünce?

Kim hazırladı bu soruları, kim onay verdi?

Ellerinde nasıl bir plan vardı da o planı uyguladılar?

Nasıl kıydılar çocuklarımıza, geleceğimize?

Birkaç gün önce LGS sonuçları açıklandı. Ortaya çıkan sonuç maalesef çok kötü. Kısa bir süre sonra YKS sonuçları da açıklanacak. Eminim orada da aynı durum yaşanacak.

Sınav sonuçları açıklandığı andan itibaren rakamlar konuşulmaya başlandı. "Şu kadar çocuk tüm soruları bilerek tam puan aldı. Şu kadar öğrenci birinci oldu. Başarı ortalamamız geçen yılların da üzerinde" vs. diyerek birileri övündü.

İnanmayın.

Birileri sizi sayılarla kandırmaya çalışacak.

Kanmayın.

Sahaya bakın. Gerçek olana odaklanın. Hayalleri yıkılan gençlerimize, belki bir yılı belki bir ömrü heba olan geleceğimize bakın.

Bir sorun bakalım çocuğu LGS ya da YKS’ye girenlere ne düşünüyorlar sınavlarla ilgili?

Ben söyleyeyim; Herkes, öfkesini içine atıyor.

Tamam da nereye kadar sürecek bu gidiş?

Ne kadar daha sabredeğiz yaşadıklarımıza?

Artık yeter! Diyerek haykırmamız lazım.

Biz bunları hak etmiyoruz. Çocuklarımız bunları hiç hak etmiyor.

Geleceğimizi çalıyorlar.

Çocuklarımıza kıyıyorlar efendiler!

Müsaade etmeyin.

Uyanın.