Tam iki yıl önce yaklaşık 11 ilde milyonlarca kişiyi etkileyen deprem on binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Yaralar sarılmaya çalışıldı mı ? Belki yaralar sarmaya çalışıldı ama yeterli oldu mu ? Sanmam… Asrın felaketinde on binlerce insan kolunu, bacağını, tüm ailesini tek bir gecede enkazların altında bıraktı. Enkazdan çıkamayanlar, annelerine babalarına seslenen çocuk çığlıkları hala kulağımda çınlıyor. Sesimi Duyan Var Mı? Sesimi Duyan var Mı? Bir ses bin umuttu insanlar için. Kahramanmaraş’ta enkazın altında kalan kızının elini tutan baba geliyor gözümün önüne. O fotoğraf karesi… Hatay’da bir babaya cebinde ne var diye soran bir muhabire bisküvi var yiyemiyorum, çocuklarıma verecektim kimse çıkmadı ne yapacağımı bilemiyorum diye hıçkıra hıçkıra ağlaması kulaklarımı çınlatıyor. Çaresizliğin anıydı o. O ufacık bisküvi tüm Türkiye’nin boğazına takıldı. Ve bunun gibi milyonlarca acı tabloyla karşı karşıya kaldık. Karşı karşıya bırakıldık demek mi aslında daha doğru olurdu bilemedim. Asrın felaketi 6 Şubat depreminde on binlerce insan çaresizlikle, yıkılan umutlarla, yarım kalan mutluluklarda hayatlarına devam ederken daha doğrusu etmeye çalışırken tam iki sene sonra bugün soruyor muyuz kendimize iki senedir bu acılar için ne yaptık diye? Ne yapacağız diye? Yine bu acı tabloyla karşılaşacak mıyız? Hala ders çıkarmadık bence. İki seneden bu yana ne yaptık ki… Sadece duyuyoruz, görüyoruz, ağlıyoruz. Hem devlet hem de toplum olarak sorumsuzca yaşamaya devam ediyoruz. Bu hep böyleydi bundan sonra da değişeceğini sanmam…