Yeni yıla 45 gün kaldı. Türkiye nüfusunun büyük bir bölümünü ilgilendirecek asgari ücret ile emekli maaşlarına yapılacak olan zam konusunda belirli kesimler verilecek zam miktarının yüzde 20’yi geçmeyeceğini ifade etmeye başladılar.
Bu demek oluyor ki, 16 bin 800 lira emekli maaşı alan insanlar en fazla 3 bin 200 liralık bir maaş artışı ile karşı karşıya kalacaklar. Bozdur bozdur harca misali. Asgari ücretin de en fazla 27 bin lira olacağı konuşuluyor.
Yoksulluk, sefalet yani sizin anlayacağınız sürünmeye devam…
Kendi adıma daha fazla bir zamla karşı karşıya kalacağımız konusunda hiç ama hiç ümidim yok. Hükümetin olaya bakış açısı belli. Ümitlenmek adına da hiç hayale kapılmayalım.
Benim anlamadığım konu şu ki, bu kadar insanın yoksulluk ile inim inim inlediği bir ortamda bizlere bunu reva görenler hiç rahatsız olmuyor mu? Bu insanlar bu para ile geçinemediklerini söyledikleri halde biz onlara niçin böyle davranıyoruz? Sorusunu kendilerine sormuyorlar mı?
Yani vicdandan bahsediyorum. Vicdanlar tatile mi çıktı?
Kanımca hiç rahatsız olmuyorlar. Olmadıkları gibi vicdanen rahatsız olanları da eleştirip ikinci kez vicdansızlık yapıyorlar.
Geçenlerde bir eve konuk oldum. Müstakil evinin bahçesinde çalı, çırpı toplayarak üçayaklı saç kurup ateş yakıp üzerinde tenceresinde yemek yapmaya çalıştığını gördüm. Bir yandan duman tütüyor, diğer yandan yanan çalı ve çırpının isi ile kararmış tencereyi karıştıran bu anneye, ‘evinde tüp yok mu ki sen burada bu rezillik içinde yemek yapıyorsun?’ dedim.
O anne, ‘tüp alacak paramız yok, tüpümüz bitti ve alamadık’ dedi.
Evine yemek yapacak tüpünü alamayan insanların varlığından habersiz olanlara da bir çift sözümüz olacak. ‘inşallah bir gün siz de tüp alacak parayı bulamaz duruma gelirsiniz!’
Bunu buradan söyleyince bana ‘beddua’ etmek doğru değildir diyerek tepki gösterirsiniz. Vallahi o tüpü alacak parası olmayan anneyi görmeyenlerin suskunluğu karşısında benim beddua edecek duruma gelmemin hiç önemi yok. Eğer bunun günahı var ise buna ben bir insan olarak razıyım.
İnsanlar gerçekten rezil. Bayat ekmek alan insanlar var bu ülkede. Makarnaya talim eden insanlar var. Uzağa gitmeye hiç gerek yok. Seyhan’ın Mithatpaşa Mahallesinde makarna ile karın doyunan ve beslenemeyen, çocuklarını daha iyi geleceğe hazırlayamayan onlarca evin kapısını çakıp bu insanların varlığından o görmezlikten gelen insanlara bu yaşam koşullarını gösterebilirim.
Tabi görmek isterlerse…

