TUĞBA KAN


KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ

25 Kasım artık yalnızca bir ibare değil; onca can veren kadının sessiz çığlığıdır.


Tuğba Kan

25  Kasım artık yalnızca bir ibare değil; onca can veren kadının sessiz çığlığıdır.
Geride kalan dokunuşlar, yarım kalan hikâyeler…
Duymadığımız, uzatamadığımız ellerin, koruyamadığımız hayatların ağır bir hatırlatıcısıdır.
Yazmakla bitmeyecek bu çığlığı duyurmaya çalışmak; bazen saca ayağına benzeyen bir döngü gibi, bir yerde tekrar ediyor.
İç içe geçmiş konular var: çocuklar, kadınlar, hayvanlar ve en önemlisi insanlık… Değişmedikçe değinilen konularda tekrara düşmek kaçınılmaz oluyor.

Kadın; yüzyıllardır toplumun tüm yükünü sessizce omuzlarında taşıyan, çoğu zaman görünmeyen emekleriyle ayakta duran kadın.
Buna rağmen bir adım geriden yaşayan bir hayat…
Birilerinin namlusunun ucunda susturulan, birilerinin bıçağıyla silinmez izler bırakılan, birilerinin sözlerinde gözyaşı döktürülen, birilerinin varlığıyla çığlığa dönüşen kadın… Hep birilerinin elinde şekillendirilen bir hayat.
Kader denemez buna. En yaralayanlar çoğu zaman en yakınlarımızdır.

Yaşamayı, bir insanın değerini ve birbirimize saygı duymayı öğrenemedik. Tatmin olmayan egolar yüzünden insanlar, insan diyemeyeceğimiz şekilde canice katledilebiliyor. Bunun örneklerini çok gördük ve hâlâ görüyoruz. Bugün çocuk istismarları, akran zorbalıkları… Bunlar yürek dağlayan, kanayan yaralar. Son zamanların manşetleri buna tanık.
Artık neye üzüleceğimizi, neye inanacağımızı, kime güveneceğimizi şaşırdık. Normal bir yaşam standardı artık bizi beklemiyor; sokaklar güvenli değil, zanlılar için fırsat mekanları hâline geldi. Hayatımıza aldığımız kişiler de bu zincirin bir parçası olabiliyor.

Artık evlilik ehliyeti verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu toplumun, kadınların ve çocukların güvenliği için kaçınılmaz bir önlem.

Peki sizce değişim mümkün mü? Kadınların, çocukların, hatta insanlığın hakkını korumak için hangi adımları atabiliriz?
Günümüz çağdaş  olarak adlandırılan da zihniyet değişmedikçe bu durumda  şiddetin boyutunu değiştir miyor farklı biçimler alıyor ? Süregelen halini koruyor.
Bu durum bariz bir şekilde ortada..
Sizce artık bu kadar sessizlik yetmez mi ? 
Saygılarımla ....