Faruk YİĞENOĞLU


KAYIP ARANIYOR; HOŞGÖRÜ

Almışız elimize klavyeyi canımızı sıkana sallıyoruz, bize yakın olanları göğün üstünde tutuyoruz.


Almışız elimize klavyeyi canımızı sıkana sallıyoruz, bize yakın olanları göğün üstünde tutuyoruz.

İnsan şaşar beşer elbette dört dörtlük olamaz bu yönde beklentimiz de yok lakin gerçekten olacak işler olduğu vakit canı gönülden yapanlara sözümüz yok onlar baştacıdır her zaman onlar gibi olmalıyız onlar gibiler çoğalmalı.

İnsan kendine verilen görevi üstlendiyse son anına kadar der yahu benim görevim bu ben insanlara bu şekilde yardımcı olmam gerekir kimseye karışmadan hem kendi görevimi yapayım hem de karşımdaki insana yardımcı olayım da işi görülsün rahatlıkla gitsin işine baksın. Ama gel gör ki son zamanlar da bakıyoruz herkes kendi halinde kendiişi olmayan işin peşinde gidiyor karşısındakini çıkarları doğrultusunda değilse başından atmak için elinden geleni yapıyor.Karşısındaki insanların da bunu suistimal ettiği söylenemez mi elbette pişman ettirecek haller ortaya çıkmakta her ikisi de insanlığı genele baz alacak olursak sıkıntıya düşürüyor.Bundan sonra da işte o onun adamı bu bunun adamı demeye başlıyor kafamıza göre yorumlayıp işlerini yaparken iki kez düşünüp öyle yapmaya başlıyor..

Seçilmiş kişiler görevlerini tam anlamıyla birbirlerine muhalefet yapacak elbette, doğru yanlış ayırt edilecek sonra uygulamaya geçilecek  bunu yaparken de şahsi çıkarlarımızı menfaatlerimizi bir kenara bırakıp soyunduğumuz görevin gömleğine göre hareket etmeli ona göre adaletli şekilde yaklaşabilmeliyiz.

Kucaklayıcı, hoş, sevgi ve saygı çerçevesini bilecek şekilde yaklaştığımız zaman eminim ki herkes işini daha düzgün ve severek yapmaya başlayacak böylelikle mutlu olabilme durumu artacak aramızda böyle kişiler vardır tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi hevesin şan şöhretin heybetine kapılmadan kapısı herkese açık olan insanlar gibi olacak.

Aslında en büyük eksikliğimiz hoşgörülü olmak; her konuda hemfikir olmak, yapılanlara aldırış etmemek, olaylar karşısında ilgisiz kalmak değildir. Kendi inançlarımızdan taviz vermek değildir. Sadece farklılıkların bilincinde olmak ve değişik düşüncelere anlayışla bakabilmektir. Başkalarından nefret etmeme, uyumlu olabilme erdemidir. Ancak hoşgörü ve saygı kurallarına herkes uyarsa birlik beraberlik olur.

Sevgili Peygamberimiz; “İnsan, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına karşı da öyle davranmalıdır.” buyurmaktadır. Başkalarını kırmamak ve gücendirmemek adına kendi kişiliğimizi ve kimliğimizi de kaybetmemeliyiz.
 

Bazı insanlar teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi zayıflık olarak görürler. Sürekli haklı olduklarını savunmaya çalışırlar. Daima kendisinin haklı, başkalarının haksız olduğunu düşünenler bir gün yalnızlığa mahkûm olabilirler. Hatasını kabul etmek, o insana değer katar ve başkaları tarafından daha çok sevilmesini sağlar.Arkadaşlarımızla ilişkilerimizde adaletli olmalı, birbirimize saygılı davranmalıyız. Edep kurallarına uymalı, islam değerlerini kaybetmeden yaşamalıyız. Bunun içinde gelenek ve göreneklerimize daha dikkatli araştırıp uygulamaya koymalıyız.


Hepimizin duygu ve düşüncesi birbirinden farklıdır. Ancak sahip olduğumuz ortak inançlarımız ve değerlerimiz vardır. Geleneklerimiz, göreneklerimiz, adetlerimiz nesiller boyu bizlere ulaştığına göre, bizler de bu ulvi değerlerimizi bizden sonraki nesillere ulaştırılmalıyız.


Sevgi, saygı, hoşgörü ve dostluğun tüm dünyaya hakim olması dileğiyle…