Edibe GÜLNAR


KIYASI YARIŞ MARATONU

Günlük olarak ülkede yaşanan siyasi gelişmeleri takip ederek olup bitenlerden haberdar olmak istediğinde bazen rahatsızlık duyuyorsunuz. İzlediğiniz bir haber veya okuduğunuz bir makale, röportaj sizde olumsuz etkiler bırakabiliyor.


Günlük olarak ülkede yaşanan siyasi gelişmeleri takip ederek olup bitenlerden haberdar olmak istediğinde bazen rahatsızlık duyuyorsunuz. İzlediğiniz bir haber veya okuduğunuz bir makale, röportaj sizde olumsuz etkiler bırakabiliyor.

Halkın gündemi ile ülkeyi yönetenlerin, muhalefetin, siyasilerin gündemleri arasında dağlar kadar fark görüyorsunuz. Sonrasında da “Bizleri bunlar mı yönetiyor?” sorusunu sormak zorunda kalıyorsunuz.

Bu soruyu sormanıza genel siyaseti ve yerel siyaseti yapan isimler neden oluyor. Bize de yurttaş olarak sadece seçim dönemlerinde önümüze konan sandıkta “Karanınız verin” yetkisi tanınıyor.

Son günlerde siyasette kıyasıya bir yarış var. İktidar son anketlere bakarak kendisine yol çizmek arzusunda. Muhalefet ise ellerindeki yerel yönetimler ile halka dokunarak “İktidar olduğumuzda neler yapabileceğinin alt yapısını oluşturup bunu da halka aktarmanın” gayretinde.

Yarışın özü bu olsa gerekir.

Kişilik olarak siyasete çok da yakışmayan siyasetçi tiplerinin yanında her bakımdan siyasetin merkezinde olması gerektiğine inandığımız siyasetçilerimizi de görüyor ve değerlendirme imkânımız oluyor.

Bugün sizlere reform paketlerinden ve bunun yerele yansımasından bazı örnekler vererek halkın beklentilerinin de ne olduğunu izah etmeye çalışacağım. Hükümet reform paketlerini açıklamaya başladı. Paketin içinde ekonomik anlamda halkını mutlu etmeye yönelik çok fazla reform sayılacak gelişmelere rastlayamadık.

Herkesin üzerinde mutabık olabileceği yeni anayasa çalışması aslında ayakları yere basacak nitelikte hazırlanır ve halkın da onayını alabilecek nitelikte olursa asıl reform bu olur. Bunu sağlamak ise toplumsal mutabakat ile olur ancak.

Daha fazla demokrasi diye yola çıkıyoruz her sözümüzle, eylemimizle. Ancak bakıyoruz ki daha fazla demokrasi isteyenlerin de kendi demokrasi anlayışlarının eksik, yanlış olduklarını söyleyerek eleştiriler başlayınca çekincelerini ortaya koymadan direk savunma mekanizmasına geçiyorlar.

Ben Adana’da yaşıyorum. Reform paketleri benim ekonomik düzeyimi yükseltecek mi? Sorunlarımı çözmede bana yol gösterecek mi? İşlerimiz yurttaş olarak kolaylaştıracak mı? Daha fazla hizmet almamızı, zaman kaybımızı önleyecek mi? Yurttaşı insan sıfatı ile değerlendirip onu önemseyen nitelikte olacak mı?

Bunlara bakmak lazım diye düşünenlerdenim. Yerel yönetimlerin içinde bulundukları açmazları ortadan kaldırabilecek mi? Yandaşa sonsuz ikramın önüne geçebilecek mi? Kişiye göre adalet değil de herkese eşit adaleti tesis edebilecek mi? Devletin imkânlarının birilerine peşkeş çekilmesinin önüne geçebilecek mi? Yerelde olsun genelde olsun siyasetçiye “Her yaptığın yanına kar kalır” tezinden uzaklaşarak hesap sorabilecek nitelikte olabilecek mi?

İşte bütün bunlara dikkat ediyorum aslında bir yurttaş olarak ben.

Kıyasıya yarış maratonunda 2023 seçimlerine yönelik bir hazırlık düşünülerek keseri kendine doğru yontanlar çıkacak mı? Asıl önemli olan bütün bu sorduğum sorularda yatan ana etkenlerdir.

Genç işsizlere iş imkanı sağlamak noktasında reform paketlerinin ne getireceğini bir incelemek isteyerek zaman harcadığımda inanın çözüm olarak elle tutulur bir noktaya ulaşamadım. Vaatlerden daha çok çoğu insana utopya gelebilecek nitelikte çalışmalar yapılır ise bu reform paketlerinin de sonuç vermeyeceğine inananlardanım.

Yurttaş her açıdan kendisini güvende hissetmelidir. Şehrinde başına bir iş geldiğinde adil bir sistem içinde sorununu çözeceğine inanmalıdır. Yerel yöneticilerin dürüst kimlikleriyle seçmenine karşı sorumluluklarını yerine getirdiğini test ederek ona güvenmelidir.

Her şeyin başı ekonomi elbette. Geçim sıkıntısı yaşamayan birey mutlu olur, huzur bulur. Evinde ve ailesinde bulduğu huzurla daha çok üretir, daha fazla çalışır. Yokluk ile terbiye olmaya başlar ise sonu iyi olmayan yerlere doğru yönelir, çıkmazın içine girer.

Aslında bütün bunlar bilinen gerçekler. Nedense siyasetçiler de bunları bildikleri halde uygulamak istemezler.

Yazımın sonunda çok önemsediğim bir konuya işaret edip sözlerimi tamamlamak isterim. Seçim Kanunu konusunda hala yarının hesabını yaparak hareket edecek noktaya gelinmiş ise bu ülkede açacağınız reform paketlerine bu insanların fazlaca inanmalarını beklemeyin derim.

Çünkü liderlik sultasını yıkamadıktan sonra dönüp dolaşıp aynı yere geliriz. Halkın içinde olmadığı demokrasiye ben demokrasi demem. Halk var ise demokrasi olur. Yok, ise başka şeyler olur.

Ümidimize yitirmeden gelişmeleri yine de takip etmeye devam edelim. Kalın sağlıcakla.