Kurtuluş KILINÇ


KÖMÜR FİYATLARINDAKİ ARTIŞIN NEDENİ PARİS ANLAŞMASI MI?

Paris İklim Anlaşması meclisten oy birliği ile geçti. Anlaşma ile ilgili düşüncelerimi az sonra yazacağım ancak yüz konunun doksan dokuzunun oy birliği ile geçmediği Meclis'te oy birliği ile geçen bir konu olduğunda psikolojik olarak o konunun bu millete zararı olduğunu düşünüyorum.


Paris İklim Anlaşması meclisten oy birliği ile geçti. Anlaşma ile ilgili düşüncelerimi az sonra yazacağım ancak yüz konunun doksan dokuzunun oy birliği ile geçmediği Meclis'te oy birliği ile geçen bir konu olduğunda psikolojik olarak o konunun bu millete zararı olduğunu düşünüyorum. Şimdi bu cümleyi okuyan birçok kimse kendi siyasi görüşünü savunduğu parti için bu milletin zararına olan bir şeyi yapmayacağını düşünüyor olabilir ama maalesef gerçekler öyle değil. Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, laikliği savunanı, hepsi zaman zaman bu ülkenin dolayısıyla bu milletin aleyhine olan çok konuyu Meclis'e taşıdı altına da imzasını attı, atmaya da devam ediyor/edecek.


Paris İklim Anlaşması’nın ülkemize fayda mı sağlayacağı yoksa zarar mı vereceği konusu bu yazının konusu değil. Ben sadece bazı gelişmeleri yazacağım. Önümüzdeki dönemde ülkemize faydalı olup olmayacağına siz karar verin.

Önce dünyada yaşanan gelişmeleri yazayım;

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında da yürürlüğe giren Paris Anlaşması; iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı konularını içeriyor.
Anlaşma fosil yakıtların kullanımının kısıtlanması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla, küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi dönemdekine kıyasla 2 derecenin altında tutulmasını, tercihen 1,5 derecenin hedeflenmesini öngörüyor. Bunu yaparken de özellikle kömür kullanımının engellenmesini, hatta dünyadaki kömür rezervlerinin yüzde 97’sinin yer altında kalmasını istiyor.


 Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen anlaşmayı kabul etmeyen 5 ülke. Libya bu yılın haziran ayında anlaşmaya imza atacağını bildirdi ancak henüz bu gerçekleşmedi. Bu ülkelerin dışında tüm ülkeler anlaşmaya taraf olmuş durumdalar.


Dünyada çevre kirliliğine ve sonuç olarak iklim değişikliğine sebep olan sera gazı salınımında Çin’den sonra ikinci sırada gelen ABD, Donald Trump döneminde istihdamı öldürdüğü ve çevreyi kirleten yabancıları zenginleştirirken Amerikan haklını cezalandıracağı gerekçesiyle anlaşmadan çekildi. Joe Biden döneminde ise yeniden katıldı.


New York Times gazetesinde konuyla ilgili yayınlanan bir yazıda Paris Anlaşması ile ilgili aynen şu cümleler yer alıyor; “Teknik olarak Paris Anlaşması, Amerika Birleşik Devletleri’nin herhangi bir şey yapmasını gerektirmiyor. Aslında bu bir “anlaşma” bile değil. Bu, hem refah seviyesi olarak hem de iklim değişikliğinde sorumluluk seviyesi olarak her seviyeden tüm ülkeleri kapsayan ve yerel emisyonu azaltmayı amaçlayan ancak bağlayıcılığı olmayan bir anlaşma.”


Türkiye’ye gelince; Ülkemiz bu anlaşmaya 2016 yılında imza atmış ancak meclise getirmemişti. Bunun nedenini dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak; “"Türkiye, dünyayı en az kirleten ülkeler arasında yer alırken, en fazla kirletenlerle aynı kategoride, aynı külfete tabi tutulmaktadır. Avrupa’nın Amerika’nın dünyayı en çok kirleten ülkelerinin dörtte biri kadar kirleteceğim ben ama diyecekler ki ‘Türkiye sen gelişmiş ülkesin.’ Hiçbir anlamda ‘gelişmiş ülke’ demeyecekler ama burada finansal yük yükleneceğiniz zaman böyle. Fransa, Almanya gibi ülkelerin ilgili devlet başkanlarının birçoğu sözlü bir şekilde bize taahhüt vermelerine rağmen hala daha bunu gerçekleştirmediler. Bunu gerçekleştirmeden Türkiye olarak biz, gelişmekte olan bir ülke olarak niye bu yükümlülüğü çekelim? Bu gerçekleşene kadar haklı olduğumuz bu mücadelemiz devam edecek” diyerek açıklamıştı. Onlar açısından değişen bir şey olmadı. Sözlerini tutmadılar. Türkiye’nin yükümlülüğü aynı kaldı ama biz bu anlaşmayı imzaladık.


Bir de meselenin direk bizim cebimizi ilgilendiren boyutu var. Doğalgaz gibi yer altı kaynakları yeterince olmayan ancak kömür kaynağı ile birçok ilin geçiminin sağlandığı Türkiye’de kömür kullanımının azaltılması demek maddi anlamda büyük bir darbe ve daha çok zam demek.  Ayrıca Türkiye gelişmiş ülkeler kategorisinde yer almaya devam ettiği müddetçe daha çok ekonomik kayba uğrayacak.


Bu konu aslında bir yazı ile özetlenebilecek bir konu değil. Kaldı ki henüz bu konuda dünyada ciddi bir adım atılmış ya da anlaşmaya imza atan başta Avrupa ülkeleri olmak üzere neredeyse hiç bir ülke verdiği sözleri tutmuş değil. Yine de karşı çıkanların bertaraf edildiği, dışlandığı, bazı ülkelere ağır ekonomik bedellerinin olacağı bu anlaşma tartışılmaya çok açık. Tam olarak uygulanabilirliği ise şimdilik zor.