Yine meclisteydik…
Yine gidip “belki bu sefer Kozan için bir şeyler konuşulur” dedik…
Yine umutla bekledik…
Ama nafile.
Yine kavga.
Yine laf dalaşı.
Yine “sen yalan söylüyorsun”, “hayır, asıl sen iftiracısın!” nidaları…
Ve sonuç?
Yine koca bir hiç!
Birileri Kozan’ı bir adım ileri taşımaya çalışıyor mu? Belki...
Ama ne zaman biri elini taşın altına koysa...
Tak! Önüne 20 metrelik görünmez değil, bildiğin kurşun geçirmez beton duvar örülüyor!
Bu öyle bir duvar ki...
Atom bombası atsak çatlamaz!
Kardeşim, siz Kozan’a değil, Çin Seddi’ne meclis yapmışsınız!
Haziran meclisinde Belediye Başkanı Mustafa Atlı konuştu, iddialara cevap verdi.
Köpek maması alımında yolsuzluk mu dersin...
Belediye arsasının usulsüz icra satışı mı...
Delilleriyle, belgeleriyle açıkladı.
“Yalan” dedi. “İftira” dedi.
İyi, hoş...
Sonra ortalık yine karıştı.
Başkan Atlı, Meclis Üyesi Murat Yıldırım’a resmen savaş açtı.
Kürsüde "yalancı", "iftiracı", "haramzade" gibi laflar uçuştu.
Kardeşim burası meclis mi, mahkeme mi, sokak kavgası mı?
Yıldırım, bu ağır ithamlar sonrası soluğu babasının evinin önünde aldı, orada basın açıklaması yaptı.
Niye orada?
Çünkü Başkan Atlı, “devletin arazisine çökmüşler” demişti.
İddia edilen “çökülen” arazi, babasının evinin olduğu yerdi.
Yıldırım, “Ecrimisil ödedik, başvurduk, dava sürüyor, iftiradır bu!” dedi.
Geldik Temmuz Meclisi’ne...
Murat Yıldırım elinde kalın bir dosyayla salona girdi.
Sanki Yargıtay’a dilekçe vermeye gelmiş!
Kürsüye çıktı, kendini anlatmak istedi.
Ama her dakikada Mustafa Atlı araya girdi.
Adam cümle kuramadan laf kesildi.
Bir ara Başkan, “Mücahit ne demek, biliyor musun?” diye sordu.
Yıldırım “bilmiyorum” dedi.
Salonda gülüşmeler...
Ya sabır!
Kozan halkı size "mücahit nedir" diye yarış yapasınız diye oy vermedi!
Kozan halkı, çözüm üretin, proje getirin, hizmet sunun diye oy verdi.
Ama siz ne yapıyorsunuz?
Tartışıyorsunuz, laf çarpıyorsunuz, “fatura”, “belge”, “EKAP” diye birbirinize parmak sallıyorsunuz.
Bir ara Hakan Ağca devreye girdi, "bırakın adam konuşsun" dedi.
İyi dedi. Ama yetmedi.
Bir süre sonra Özgür Çoban da tartışmanın içine düştü.
Zaten izleyen herkes bu filmi sosyal medyada yüz kere gördü.
Bakın beyler!
Bu meclis, halkın iradesinin tecelli ettiği yerdir.
Orası sıradan bir toplantı odası değil.
Orası dedikodu, çatışma, hesaplaşma yeri değil.
Orası Kozan için karar alınan yer!
Ama nerdeee?
Birlik yok, beraberlik yok.
Muhalefet etmek, doğruya da "yanlış" demek değildir!
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyecek bir omurgaya sahip olmak gerekir!
Yolsuzluk mu var?
Belgen varsa çıkar koy masaya.
İspatla!
Yoksa “o satıldı, bu çöküldü, şu kayboldu” demekle olmuyor bu işler.
O laflar çabuk tüketilir.
Ama delil varsa…
O zaman konuşalım.
Yoksa bu kavgalarla bir yere varamayız.
Bu memleket, lafla değil, taş üstüne taş koyanla ayağa kalkar.
Ve unutmayın…
Bugün tartıştığınız adamın yarın cenazesini omuzlayacaksınız.
Bugün iftira attığınız kişi, yarın size dua edecek belki.
Kendinize gelin!
Bu şehre yazık ediyorsunuz!
Kozan, nefes almak istiyor...
Tanınmak, görülmek, gelişmek istiyor.
Ama siz hâlâ kişisel hesapların, kısır çekişmelerin peşindesiniz.
Sözün özü:
Bu meclis ya kendine gelir...
Ya da Kozan halkı günü geldiğinde hepinize gereken cevabı sandıkta verir!