TUĞBA KAN


KOZAN NASIL GELİŞİR ?

Bu başlığı bir köşe yazısından öte, bir değişimin başlangıcı olarak görüyorum.


Bu başlığı bir köşe yazısından öte, bir değişimin başlangıcı olarak görüyorum. Çünkü bugün nitelendiremediğimiz, objektif biçimde yansıtamadığımız her mesele artık yalnızca bireysel bir eksiklik değil; toplumsal bir soruna dönüşmüş durumda.

“Bir gün yapılır” denilecek noktayı çoktan geçtik. Taşı taşın üstüne koymanın vakti geldi; hatta geçmek üzere. Kozan için gelişim, günü kurtaran geçici çözümlerle değil; uzun vadeli, planlı ve kalıcı adımlarla mümkün olabileceğinin kanısındayım.

Bir şehrin kimliği; mimarisiyle, tarihî mirasıyla ve kalıtsal değerleriyle inşa edilir. Ancak bu kimlik plansızlıkla değil; odaklanmış, çözüm üreten bir bakış açısıyla korunur ve geliştirilebilir. Bu noktada şehir planlaması yalnızca teknik bir mesele değil, aynı zamanda bir vizyon meselesidir.

Üretim, sanayileşme, turizm ve kültür; bir kentin kalbini besleyen bir sekillemesi gereken şemadan ibaret. Bu alanlar güçlendikçe Kozanımız rahat nefes alacak, yaşam kalitesi gözle görülür biçimde değişecektir. Ancak bunun için günü değil yarını düşünen, geniş ufuklu ve sorumluluk alan insanlara ihtiyaç var her zaman .

Ulaşım ve ticaret faaliyetleriyle birlikte, gençlere yönelik kapsamlı sosyal ve kültürel çalışmalar da hayati önemdedir. Çünkü gençliği merkeze almayan hiçbir gelişim sürdürülebilir nitelikte değil , küçük yaşlarda aşılanması gereken şeyler bunlar .

Tarihî dokular bir yeri yalnızca “eski” değil; derin ve değerli kılar. Kozan’ı bugünkü hâline getiren bu çok katmanlı tarih, geçmişten geleceğe tutulan bir aynadır. Geleceğe rehber olan bir aynadır tarih oysa....Elbette yapılan çalışmalar vardır, ancak yeterli olmuyor belkide daha özverili çalışmak gerekiyor.Diğer bir etken ise küçük yaşlardan itibaren tarih bilincinin kazandırılması, bu şehrin ruhunu yaşatmanın en temel yollarından biridir.

Zamanla yok olup giden zanaatkârlar da bu kaybın en somut örneklerindendir. Kaybolan yalnızca meslekler değil; emek, sabır ve kültürel hafızadır.

Bu noktada asıl soru şudur: 
Kozan nasıl gelişebilir?
Başlıkta da belirttiğim gibi. 
Bu soruya verilecek en doğru cevap, soyut temenniler değil; somut adımlardır.
Peki, yönetsel öngörülerimiz ne yöndedir?
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışıyla mı ilerleyeceğiz, yoksa ortak yaşam alanlarımız için sorumluluk mu alacağız?

Fikirler önemlidir elbette ama  daha da önemlisi, bu fikirlerin cesaretle dile getirebilmektir. Çünkü yaşam alanlarımız bireysel değil, toplumsaldır. Mesele “ben” değil, “biz” diyebilmektir. Kozan adına sorulması gereken soru budur:
Biz ne yapabiliriz?

Yetkililerle vatandaşların bu noktada ortak bir akılda buluşması şart olduğunu düşünüyorum Siyasi farklılıkların ötesinde, ilçemize  dair ortak bir vicdan ve sorumluluk duygusu geliştirilmelidir.

Kendimize bir de şu soruyu sormalıyız:
Bir yabancı, Kozan’a turist olarak geldiğinde burayı nasıl tanıyacak?
Tanımak istediğiniz bir belde için en iyi rehber ne olur?

Eğer bu sorulara samimiyetle cevap verebiliyorsak; eğer ilçemiz bu ruhu yaşatabiliyorsa, işte o zaman gerçek büyümenin ruhaniyetini yaşar , hissiyatta da karşılık bulduğunu görürüz.
Artık ötelenemez  hâl aldı çünkü bazı sorular.

Şimdi soruları kendimize sorma zamanı öyle değil mi ? 
Çünkü değişim, soruyla başlar.

Sağlıcakla ve sevgiyle kalın .
Saygılarımla.