Bir şehir düşünün… Tarihiyle övünen, doğasıyla nefes aldıran, kültürüyle köklü. Ama aynı şehirde gençlik, göz göre göre sessiz bir zehirle yok oluyor. İşte o şehir Kozan.
Bugün Kozan’ın sokaklarında, park köşelerinde, metruk evlerinde bir tehlike dolaşıyor: madde bağımlılığı. Daha çocuk yaşta, umutları henüz filizlenmeden gençlerimiz bu karanlığa teslim oluyor. Hepimiz görüyoruz ama çoğu zaman ya sessiz kalıyor ya da “bizim evde olmaz” diyerek kendimizi kandırıyoruz.
Şunu kabul edelim: Kozan’da madde kullanımı artık bireysel bir sorun değil, toplumsal bir çöküşün habercisidir. Peki, önlem alması gereken kurumlar nerede? Nerede gençleri kurtarmak için verilen sözler? Kaç seçim geçti, kaç vaat verildi… Ama gençlik hâlâ sokak köşelerinde tükeniyor.
Polis operasyonlarıyla birkaç kişiyi yakalamak günü kurtarır, ama gerçeği değiştirmez. Çünkü asıl mesele boşluk. Kozan’da gençler için ne var? Ne spora yönlendiren alanlar yeterli, ne kültürel etkinlikler, ne de iş imkânları… Gençlik umut bulamayınca çıkışı yanlış yollarda arıyor.
Asıl acı olan ise şu: Sessizlik. Anne-babalar çocuklarının gözlerindeki boşluğu görmezden geliyor, yöneticiler makam odalarında raporlarla oyalanıyor. Oysa dışarıda gerçek bir savaş var: Kozan gençliğini kaybediyor!
Ama bu kader değil.Bu karanlık son değil. Çünkü Kozan’ın gençliği sahipsiz değil. Eğer biz sesimizi yükseltirsek, eğer aileler çocuklarına sahip çıkar, kurumlar gerçekten harekete geçerse; bu sessiz zehir, bu topraklardan silinebilir.
Her kurtarılan genç, geleceğe yeniden doğmuş bir umut demektir.
Kozan’ın geleceği işte bu umutla yeniden yeşerir.