Kozan… 1.690 kilometrekare toprağın var. 103 mahallen var. 1 milyar metrekareden fazla ormanın, 600 kilometrekare tarım arazin var.
Bu topraklar başka bir ülkede olsa, şehirler kurulur, fabrikalar yükselir, milyonlarca insan ekmek yer. Bizde? Üzerinde oturup seyrediyoruz.
132 bin nüfusun var. Yarısı erkek, yarısı kadın. Çalışacak adam var, çalıştıracak iş yok.
Orman Genel Müdürlüğü, “109 bin hektar ormanınız var” diyor. Bizim için orman, odun demek, piknik alanı demek. Akıl, ormanı paraya, turizme, üretime çevirmeyi bilmiyor.
603 bin dekar tarım alanın var. Ama köylü hala “Bu sene alım fiyatı kaç lira?” diye soruyor. Mazot ateş pahası, gübre cep yakıyor. Tarlayı ekenin cebine para girmiyor, komisyoncu, tüccar, aracı kazanıyor.
Köylü toprağı ekiyor, yönetenler fotoğraf çekiyor.
88 kırsal mahalle bomboş. Gençler kaçmış, yaşlılar kalmış.
Merkezde Karacaoğlan, Tufanpaşa, Türkeli insan kaynıyor, köyler mezarlık gibi sessiz. Üretim yapacak genç yok, proje üretecek akıl yok, vizyon zaten hiç yok.
Sorun ne? Toprak mı yok? Var. Su mu yok? Var. Güneş mi yok? Var. Eksik olan tek şey: Yürekli yönetim.
Yıllardır aynı yüzler, aynı koltuklar, aynı boş vaatler… Halkı uyutmakta ustalaşmış bir düzen. Kozan’ı yerinde saydıran da bu.
Koca memleketin ekonomisi kocaman bir hiç. Orman var, tarım var, mera var… Ama hepsi süs. Raporlara yazılıyor, toplantılarda konuşuluyor, gerisi yok.
Çünkü yönetenin de halkın da derdi memleket değil, günü kurtarmak.
Kozan neden gelişmiyor biliyor musunuz? Çünkü buranın toprağını seven yok. Ağacını gören sadece gölge sanıyor.
Halk, kendi geleceğini üç beş oy uğruna teslim etmiş.
Bu yüzden Kozan’ın kaderi değişmiyor.
Toprak bekliyor, ağaç bekliyor, köylü bekliyor…
Ama boşuna bekliyor. Çünkü bu şehirde yöneten de susmuş, yönetilen de.