Ah sevgili Kozan… Anamızın makyaja değil, hizmete ihtiyacı var. Ama ne yazık ki makyajdan başka bir şey sunmayan bir yönetim anlayışının pençesinde kıvranıyoruz. 2024 yılında hâlâ su, elektrik, yol, altyapı, köprü tartışıyoruz. İnsanlar bu sorunlarla boğuşurken televizyonlarda "Almanya bizi kıskanıyor" diyen siyasileri izleyip avunuyoruz. Hangi Almanya, hangi İngiltere? Biz kendimizi kıskanacak duruma gelelim önce. Ama yok, öyle bir yönetim anlayışı ki, bizi her gün biraz daha sahipsiz bırakıyor.
Gelin bir gerçekliği hatırlayalım: Kozan yıllardır yetim. Evet, tam anlamıyla bir başıboşluk, bir terk edilmişlik hâkim bu güzel memlekete. Bizim derdimizi anlayacak, yaralarımıza merhem olacak kimse yok. Yazıyoruz, çiziyoruz, bağırıyoruz; ama sesimizi duyan yok. İşte bu yüzden, sevgili Kozanlılar, artık uyanın! Bu sahipsizliği görün ve ona dur deyin. Sizin oylarınızla makamları işgal edenlerin aslında kimin hizmetkârı olduğunu sorgulama vaktiniz geldi de geçiyor.
Dün Kayhan Mahallesi’ndeki atık su arıtma tesisine gittik. 28 yıl önce, dönemin şartlarına göre kurulan ve bugüne kadar kaderine terk edilen bu tesis artık bir sağlık bombasına dönüşmüş durumda. 3.000 insanın yaşadığı bir bölgede, her gün hastalık, mikrop ve kanser kol geziyor. Röportaj yaptığımız insanlar isyan ediyor: "Kanser olduk, ölüyoruz!" diyorlar. Bu feryadı duyan kimse var mı? Hayır. Çünkü o koltuklarda oturanlar için siz sadece bir rakamsınız. Sağlık istatistiklerinde bir "ölüm vakası", seçim döneminde ise bir "oy". Ama insan olduğunuzu hatırlayan yok.
Bu kadar mı vicdansız oldunuz? Orada yetişen portakalı, narı, ıspanağı Kozan halkı yiyor. Üstelik bunlar sadece Kozan'da kalmıyor, ülkenin dört bir yanına gidiyor. İnsanlar hastaneye karın ağrısı, mide sorunları şikâyetiyle gidiyor; doktorlar sebebini anlamıyor. Ama biz biliyoruz: Bu sorunların temelinde sizin beceriksizliğiniz ve ilgisizliğiniz yatıyor.
Sayın Zeydan Karalar, eğer bu işi yapamıyorsanız açıkça söyleyin. "Bizden bu kadar, yapamıyoruz" deyin, bu tesisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredin. Ama yok, bunu demek bile sizin için bir zafiyet gibi görülüyor değil mi? Koltuk sevdanız, halkın sağlığından daha önemli çünkü.
Sadece size değil, sözüm bölge milletvekillerine, oda başkanlarına, sivil toplum örgütü temsilcilerine de: Siz ne iş yaparsınız? Bu insanların yıllardır süren çilesine neden ses çıkarmıyorsunuz? Bir kez olsun makam araçlarınızdan inip bu bölgeye gidin. Kendi hususi aracınızla orada bir saat kalmayı deneyin. Kalabilir misiniz? Kalabilirseniz, Kozanlıların burada 365 gün yaşadığını unutmayın.
Ama yok, siz bilmezsiniz. Çünkü sizin hayatınız; temiz ofisler, klimalı odalar ve bol sıfırlı maaşlardan ibaret. Bütün bu yaşananları görmezden gelip insanları kaderine terk etmek ne kadar kolay değil mi?
Yazık.
Bu memlekete, bu insanlara yazık.
Ama unutmayın: Kozan sahipsiz değil, Kozanlılar sahipsiz değil. Bir gün Kozanlılar uyanacak. Ve işte o zaman bu vurdumduymazlığın hesabını soracaklar.
Anamız Kozan, makyaj değil, hizmet istiyor.