Kültür, bir toplumun ya da grubun ortak değerleri, inançları, gelenekleri ve normlarından oluşur. Kimlik, bu kültürün bir yansımasıdır; bireyler kendilerini, topluluklarını ve aidiyetlerini bu kültürel bağlamda tanımlar. Fakat küreselleşmenin etkisiyle, farklı kültürler arasındaki etkileşimler hızla artmıştır. Bu etkileşim, farklı kimliklerin bir arada var olmasını zorlaştırabilir. Özellikle göçmen nüfusunun artışı, yerel halk ile yeni gelenler arasındaki kültürel farklılıkları su yüzüne çıkarır. Bu durum, bazen birbirini anlamayan, birbirine karşı önyargılı ve hatta düşmanlık besleyen grupların ortaya çıkmasına neden olabilir. Modernleşme, toplumsal değişimin en büyük tetikleyicilerindendir. Teknoloji, eğitim, ekonomi ve iletişim araçlarının hızlı gelişimi, kültürleri birbirine yakınlaştırmış ve bazen de aynılaştırmıştır. Öte yandan, kültür çatışmalarının sadece modernleşme ile değil, aynı zamanda geçmişin yarattığı travmalarla da ilişkilendirilebileceğini unutmamak gerekir. Kolonyalizm, savaşlar, etnik temizlikler gibi tarihsel olaylar, halklar arasında kalıcı yaralar bırakmıştır. Bu yaralar, yalnızca geçmişin birer mirası olmakla kalmaz, aynı zamanda bugün hâlâ çözülmemiş kültürel çatışmaların kökenini oluşturur. Kültür çatışmaları, sadece bir toplumun ya da ulusun sorunu değildir; küresel bir mesel dir. Farklı kültürlerin bir arada var olması, bazen zorlayıcı olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, her kültürün kendine has değerleri ve perspektifleri vardır. Bu farklılıkların, çatışma yerine, birer öğrenme fırsatına dönüşmesi mümkündür. Kültür çatışmalarını çözmenin yolu, hoşgörü, anlayış ve diyaloğa dayalı bir yaklaşım benimsemekten geçer. Ancak ancak o zaman, kültürler arasındaki gerilimler yerini birlikte var olma ve karşılıklı zenginleşmeye bırakabilir.