Faruk YİĞENOĞLU


"Memleket isterim, gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun..."

"Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;


"Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun" diyen Cahit Sıtkı Tarancı’ya inat etmiş gibi yaşıyoruz sanki...

Gökyüzünü maviden griye...

Dallarını yeşilden siyaha...

Tarlalarını kan rengi kırmızıya boyayanlar var hâlâ.

Ve çakalların, yılanların diyarı olması için uğraşılıyor...

***

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun” diyen Cahit Sıtkı Tarancı’ya inat yaşamaya devam ediliyor sanki...

Dertli yaşamaya...

Gönülsüz..

Hasretsiz...

Ve kardeş kavgalarının bitmeyeceği bir memleket olabilmesi için yırtınmakta olanlar var hâlâ.

***

“Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun” diyen Cahit Sıtkı Tarancı’ya inat öfkelerine yenik düşerek yaşayanlar kalabalıklaşıyor sanki...

Zenginin varlığıyla düşman...

Fakirin yokluğuyla sadece konuşan...

Ve ev bark diyerek olmadık kötülük planlayanların memleketine çevirmek için kazılıyor günah kuyuları...

***

İçindeki yangınların alevlerine düşmüş İbrahim gibi isyansız günlere yenik düşmeden acılar kelimelere diziliyor.

Kaldıramıyoruz yaşamayı belki de...

Kolay değil ihanete tahammül ederek nefes alıp vermek...

Diyordu ki:

Yeryüzünde hiç kimse belki bizim kadar haklı olmayabilir...

Ve yine hiç kimse başkaları kadar mağdur...

Birinin haklılığından, diğerinin mağduriyetinden öyle bir yangın çıkartılıyor ki kıyamete kadar sürüp gider mi böyle...

***

Nasıl bir memlekette yaşamak istiyor ki insanlar...

Cahit Sıtkı’nın dizelerindeki memleketler özleniyor...

“İnsanın insana emanet” olduğunun bilincinde olan insanların yaşadığı memleketlerin hasreti çekiliyor.

Tanıdığı tanımadığı herkesi bir damla gözyaşına mahkûm etmeden evine yollayan...

Kötülüğün peşinden iyiliği kovalayarak bir yerlere gelmeyi kafasına koymayan...

Yüreğini buz gibi sulardan kurtarıp yangın söndürebilen insanların yaşadığı bir memleket isteniyor dünyanın her yerinde.

***

Bir zamanlar huzurun, ilmin, sanatın adresi sayılan;

Kahire... Bağdat... Şam... Halep... Kudüs... Kerkük... Musul... Beyrut’un son yüz yıldan beri ne hale düşürüldüğünü okuyoruz, görüyoruz ve izliyoruz sadece.

Anlıyoruz ki...

Öyle bir memleket artık yok işte...

Bu yüzden ülkemizin, memleketlerimizin ve birbirimizin kadrini ve kıymetini bilelim diyoruz...