Bugün mezunu olduğum okulun sıralarına yeniden oturdum. Ancak bu kez bir öğrenci olarak değil, kendi alanında yol almış bir meslek insanı olarak… Öğrencilerle buluşup meslek liselerinin sunduğu fırsatları paylaşmak, benim için onur verici olduğu kadar düşündürücü bir deneyimdi.
Çünkü ne yazık ki ülkemizde meslek liseleri hâlâ hak ettiği değeri göremiyor. Yıllardır süregelen yanlış algılar, bu okulları “ikinci seçenek” olarak görmeye devam ediyor. Oysa üretimden teknolojiye, sağlıktan medyaya kadar pek çok alanda meslek liselerinin yetiştirdiği bireyler, hayatın tam merkezinde yer alıyor.
Öğrencilerle konuşurken fark ettim ki en büyük eksiklik, gençlerin özgüveninde. Bunun sebebi yalnızca bireysel değil; sistemin kendisi. Eğitim politikaları meslek liselerini desteklemek yerine zaman zaman köşeye sıkıştırıyor. Mezunların iş hayatına daha donanımlı hazırlanması için hem devletin hem de iş dünyasının bu okullara yatırım yapması şart.
Mezun olduğum sıralarda yeniden gençlerle buluşmak, aslında geçmişin ve bugünün çarpıcı bir aynasıydı. Benim hikâyem, çabası olan herkesin başarıya ulaşabileceğinin kanıtı olabilir. Ancak her bireyin kendi yolunu bulabilmesi için yalnızca kişisel çaba değil, güçlü bir sistem desteği de gerekir.
Meslek liselerinin gerçek gücü, işte bu destekle ortaya çıkacaktır. Aksi hâlde gençlerin umutları, yanlış algılar ve yetersiz fırsatlar arasında kaybolmaya devam edecektir.
