Kurtuluş KILINÇ


Ölmüş Eşek

Geçtiğimiz yıllarda Adana’da bir tartışma almış başını gitmişti.


Geçtiğimiz yıllarda Adana’da bir tartışma almış başını gitmişti.

Bir 5 Ocak öncesinde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar Adana’nın adının önüne ‘Kahraman’ ünvanının verilmesinin daha doğru olacağını söylemiş ve tartışmalar başlamıştı. Ben de bu görüşlere karşılık bir köşe yazmış ve Adana’nın adının Kahraman vb. değil olsa olsa 'Yiğit' olması gerektiğini belirtmiştim.

Nedenine gelince?

Kahramandır Adanalı. Kurtuluş Destanı’nın ilham kaynağıdır. Düşmana kenti dar eder. Geldiklerine, geleceklerine pişman eder. Geldikleri gibi gönderir düşmanı.

Eyvallahı olmaz Adanalının. Bombaya tekme atar, patlayıcı olan alanı tüp ile çevirir.

Keyfine düşkündür. Kurtuluşu bile ocak başındadır. Yağmur yağdığında trafik durunca otobüsten inip halay çekenler de güneşe ateş edenler de Adanalıdır.

Cömerttir. Adaya gelen rakip takım futbolcusu ısınmaya çıkınca ona tribünlerden dürüm atar.

Romantiktir. Eşi yorulmasın diye 2. Kattaki evinden çöp konteynırına kadar boru hattı döşer.

Umursamaz Adanalı. Hangi düşünceden olursa olsun, hangi siyasi görüşü temsil ederse etsin otoriteye mesafelidir. Kimsenin güdümüne girmez.

Dayatmalara karşıdır. O yüzden de hep kafasına göre takılır.

Başına buyruktur. Şehre devletin yardımı gelmiş mi gelmemiş mi umursamaz. Ülke sıralamasındaki yerini önemsemez. Onun için varsa yoksa kendi düşüncesi, duruşudur.

Omurgalıdır Adanalı. Ona zorla bir şey yaptıramazsınız.

Kentin her geçen gün geriye gittiğini de görse taviz vermez inancından. Allah’ın adamıdır çünkü. Doğru bildiğini yapar.

Bütün bunlar yüzünden de Adanalılar arasında bir deyim pek revaçtadır. (Ben biraz daha yumuşatarak yazayım); "Ölmüş eşek aslandan korkmaz" derler.

Şehrin can çekiştiğini değil öldüğünü bilse dahi dayatmaya boyun eğmez.

Bunu Adanalı bilir ama Adanalı olduğunu iddia eden siyasetçiler bilmez. Bilseler de onlar da umursamaz. Çünkü onların da kanında Adanalılık damarı vardır. Vardır var olmasına ama bazı gerçekleri belli ki unutmuşlardır.

Şimdi yine bir seçim arifesinde Adanalının düşüncesini önemsemeden şehri 5 yıl yönetecek isimleri belirlemek için kolları sıvadı yetkililer. İşin garibi sözde temayüller ve anketlerle güya halkın nabzını tuttuklarını düşünüyorlar.

Adana’da bir gün gezmemişler, bir gün insanlara dokunmamışlar. Esnafa, çiftçiye, emekliye düşüncesini sormamışlar. "Benim adayım bu gel de sen de buna oy ver" demek istiyorlar.

Yer mi bunu Adanalı? Bugüne kadar yemiş mi ki bugün yesin?

Son yazımda başlık olarak 'Dananın kuyruğu kopuyor' yazmıştım. Büyük bir ihtimal önümüzdeki hafta tüm partilerin adayları netleşmiş olacak.

İsimlerden bağımsız olarak soruyorum; Seçimlere 75 gün kalmışken 'dayatılan' ve halkta karşılığı olmayan, kimsenin tanımadığı şahıslar nasıl anlatacak kendilerini, projelerini insanlara?

Hangi arada 'tercih edilmeleri için' dokunacaklar vatandaşa?

Elinden alınan kamu kurumlarıyla, havaalanıyla, ekonomik imkanlarıyla, başka şehirlere hak Adana’ya lütuf görülen hatta lütuf bile edilmeyen hizmetlerle Adanalıyı yok sayanlar bu seçimde de boylarını ölçüsünü alacaklar ve “Biz nerede yanlış yaptık?” diye (belki) soracaklar birbirlerine.

Ben siz hata yapmadan nerede yanlış yaptığınızı haftalardır yazıyorum. Adana başka şehirlere benzemez. Bunu öğrenmeniz lazım önce. Bugün başka şehirlerde yaptığınız gibi vatandaşın istediği adayı açıklamazsanız bir kez daha kaybetmeniz işten bile değil.

Gönderin üç adam. Üç gün boyunca dolaşsın kentte. Vatandaşın çoğunluğu kimi istiyorsa seçin o kişiyi. Adanalı da versin oyunu. Siz de gün yüzü görün Adanalı da görsün.

Bu önemli seçim Ankara’ya çağırdığınız yönlendirilmiş, güdülenmiş kişilerin insafına bırakılmaz, bırakılamaz.

Bu işin geri dönüşü yok.

O yüzden Adanalının feryadını duymak zorundasınız.