Kurtuluş KILINÇ


SEYHAN ÇELİK NEDEN GİTTİ?

Dün 24 Kasım’dı. Ben de bu sütunlarda iki öğretmen profilini yazdım. Birisi hepimizin saygı duyduğu bir öğretmen gurubu ki onların emekleri ve fedakârlıkları hiçbir bedelle ödenemez. İşte bu gruptaki öğretmenlerimiz (cinsiyet gözetmeden yazıyorum) hem ana gibi yar bize hem de baba gibi duvar. Bir de diğer guruptaki öğretmenler var. Bu guruptaki öğretmenler biraz zaman geçip devran dönünce arkasındaki bazı güçlerin de desteğiyle önce koltuğu kapıyor ardından ömrü hayatında göremeyeceği nimetlerin içinde zevk ile gününü gün ediyor. Çünkü bu guruptakiler makam ile şeref bulan, makamın adam ettiği kimselerden oluşuyor.


Dün 24 Kasım’dı. Ben de bu sütunlarda iki öğretmen profilini yazdım. Birisi hepimizin saygı duyduğu bir öğretmen gurubu ki onların emekleri ve fedakârlıkları hiçbir bedelle ödenemez. İşte bu gruptaki öğretmenlerimiz (cinsiyet gözetmeden yazıyorum) hem ana gibi yar bize hem de baba gibi duvar. Bir de diğer guruptaki öğretmenler var. Bu guruptaki öğretmenler biraz zaman geçip devran dönünce arkasındaki bazı güçlerin de desteğiyle önce koltuğu kapıyor ardından ömrü hayatında göremeyeceği nimetlerin içinde zevk ile gününü gün ediyor. Çünkü bu guruptakiler makam ile şeref bulan, makamın adam ettiği kimselerden oluşuyor.

İşte benim de itirazım bu ikinci gurupta yer alanlara. O yüzden birçok yazımda ülkemizde Milli Eğitim'in milli olmadığını, bu mantıkla olamayacağını yazıyor ve en çok da Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve bürokratlarını eleştiriyorum.

O eleştiri yazılarından birisini geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yazmış ve Adana’da bir İlçe Millî Eğitim Müdürü’nün hakkındaki yolsuzlukları anlatıp başına gelenleri sizlerle paylaşmıştım.

Yine geçtiğimiz yıl Eylül ayında bir başka İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün bir ekip kurarak adeta organize şekilde işlediği suçları yazmıştım. MTSK sınavlarındaki usulsüzlükleri mi dersiniz yoksa soruşturma raporlarına ve suçun sübuta ermesine rağmen bir türlü ceza almadığı diğer suçlarını mı dersiniz hepsini ayrıntılı bir şekilde yazmıştım. Tabi bu abimiz arkasındaki gücün de desteğiyle şimdiye kadar koltuğunu korumayı başardı. Ben bu durumlarla ilgili hep şunu söylerim; Gemisini yürüten kaptan. Eğer bunca şeye rağmen koltuk, Demirel’in şapkasını koruduğu gibi korunuyorsa elimizden kendisini ve onu koruyan iradeyi tebrik etmekten başka bir şey gelmez.

Bu yazının ardından bir başka İlçe Milli eğitim Müdürü, ortak tanıdıklarımız vasıtasıyla bana ulaşıp illa benimle görüşmek istediğini söyleyinceyoğunluğuma rağmen makamına saygımdan dolayı Müdür Bey ile görüştüm. Yazıda kendi üzerine alındığı bazı durumlar olduğunu ifade etti. Ben isim vermediğim halde neden kendi üzerine alındığını sorunca; "O yazıda bahsedilen kişinin ben olduğumu tüm camia bilir" şeklinde itiraf gibi bir cümle kullanmıştı. Yazının ana konusu öğretmenlere verilecek başarı belgesiydi ve bu başarı belgesi verilecekler içerisinde Müdür Bey’in eşi de vardı. Allah’tan yazıdan sonra İlçe Kaymakamı bu keyfiliğe "Dur!" dedi de büyük bir skandalı önledi.

Ben, Milli Eğitim ile ilgili eleştirilerime geçen yılın Kasım ayında bir yenisini ekledim. Her yeni yazı başka bir yazıyı doğruyordu çünkü her yazıdan sonra yeni bilgiler ve belgeler geçiyordu elime.

Biliyorsunuz yazarken yazdığım şeylerin bilgisinin kesin ve belgesinin resmi olmasına çok dikkat ederim. O yüzden bugüne kadar hakkımda açılmış tek bir mahkeme yok. Niye olsun ki? Hakkında yazı yazdıklarım beni mahkemeye verip diğer dosyalarının, yolsuzluklarının, hakkındaki belgelerin ortaya dökülmesine neden göz yumsunlar? Kendi iplerini kendileri neden çeksin? O kadar da iş bilmez değiller.

Elimdeki bilgi ve belgelerin çok küçük bir kısmını ama en önemli bölümlerini sizlerle paylaşıyorum. Diğerlerini ise özellikle isimlerden ziyade makamlar zarar görmesin diye paylaşma gereği duymuyorum. Ancak benim bildiklerimi zaten eğitim camiasına mensup hemen hemen herkes biliyor ve konuşuyor.

Eğitim camiası uzun zamandır, iki gün önce görevden alındığı kesinleşen Sarıçam İlçe Milli Eğitim Müdürü Seyhan Çelik’i konuşuyordu. Konuşulanlar dedikodudan öte resmi soruşturmalara giren belgelerdi.

Az önce yazdım ya çok belge geçiyor elime ancak yazmıyorum diye. İşte o belgelerden bir kısmı da Seyhan Çelik ile ilgiliydi. Seyhan Bey kendisi ile yaptığım bir görüşmede; "Ben bazı konulardan dolayı yargılandım ve cezamı çektim" diyordu. Yani ona göre koltuğunu koruduğu müddetçe ceza almasının hiçbir önemi yoktu. Önemi yokmuş ki bildiğini okumaya devam etmiş.

Onu koltuktan alan konu ihaleye fesat karıştırmasıyla ilgili dosyaymış. Bunu duyunca hemen şunu sordum; "Diğer iki dosyası ne durumda?" Muhatabım; "Sana adamı görevden aldılar. Ardahan’a sürdüler diyorum. Sen hala diğer dosyaları soruyorsun" dedi.

Tabiki soracağım. Çünkü o dosyadakiler Sarıçam Evliya Çelebi Uygulama Oteli’nde bir odayı ücretsiz bir şekilde işgal etmesine ya da müfettiş raporlarıyla da sübuta eren ve ceza aldığı diğer suçlara benzemez. Haa! Bir de kul hakkı geçmesin diye küçük bir ayrıntıyı düzelttiğim için benimle ilgili sağda solda "Özür dilettim" demesine de benzemez. O iki dosyadakiler bunlardan çok daha önemli mevzular.

Seyhan Çelik’in Sarıçamİlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden alınıp Ardahan'a öğretmen olarak atanmasıyla şunu anladım ki; Bu ülkede adalet işliyor ama çok geç işliyor.

Hakkında yazdığımız bürokratlar birer birer görevden alınıyor. Belki de sıra daha önce hakkında yolsuzluk iddialarını yazdığım kişilerdedir kim bilir? Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır. Bekleyelim, görelim.