Adam gibi adamı da vardır, rezili de…
Simsarlık yapan tarihçilerden söz edeceğim bugün sizlere. Her şeye atlayan, olayları yalan yanlış yorumlayarak bundan faydalanmaya çalışan, kitap çıkarıp bunu satan, pazarlayan, hatta yetmeyip internet üzerinden Türk Milleti’nin değerlerini de kullanarak para kazanmaya çalışanlardan inanın bir yurttaş olarak rahatsızlık duyuyorum.
Uzağa gitmeye gerek yok. Adana’da bir öğretmen tarihçiyim diyerek akla hayale gelmeyecek konuları gündeme getirdi bu şehirde.
Zamanlamayı iyi yaparak sıcağı sıcağına bazı önemli olayları günün koşullarını da dikkate alarak kullanmasını bildi.
Belediye başkanı ile rahmetli olan bir kooperatif başkanı arasındaki sürtüşmeyi de fırsat bilerek önce belediye başkanı lehine sonra da belediye başkanının aleyhine, rahmetli kooperatif başkanının lehine olacak şekilde soy ağaçları yayınladı günlerce…
Elbette bu belgelerin yayınlanmasına vesile olan bizim meslektaşlarımızda vardı değirmene su taşıyan.
Bazı dernekleri kullandı. Sendikayı, siyasi partiyi kullandı. Yeri geldi onlardan ‘zılgıt’ yiyerek kabuğuna çekildi.
Sonra bazı evrakları posta ile yurt dışına gönderip devletin aleyhine açılacak bazı davalarda tapu kayıtlarına kaynak olacak bilgi ve belgeleri ulaştırdığı iddia edildi.
Sizin anlayacağınız her türlü simsarlığı yaptı bu tarih öğretmeni…
Dedim ya yazımın başında ‘Simsar tarihçiler’ diye…
Adamların işi bu…
Tarihçiler simsar olur da yazarlar simsarlık yapmaz mı?
Kralını yaparlar vallahi…
Bunca yıldır (yaklaşık 35 yıldır) kısa aralıklarla vermek zorunda kaldığım aralar hariç her gün bir şeyler yazmaya, okuyucularıma bazı hakikatlere anlatmaya çalışıyorum.
Ne yazar olabildim, ne de araştırmacı gazeteci…
Adamlar kartvizitlerine yazmadıkları unvan bırakmadılar…
Simsarlık böyle bir şey işte…
Siz siz olun böyle simsarlardan uzak durun. Yoksa yalan yanlış bilgileri size doğru gibi yuttururlar.
