Bazen gazetecilik mesleği adına karşılaştığım olayları görünce hayretler içine düşüyorum. Bu kadar da olmaz ki diyerek kendi düşüncemi paylaşıp gelişen olayları seyretmek zorunda kalıyorum!
Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir gazeteciyi fırçalaması olayını yaşadı tüm Türkiye!
Bir gazeteci Bahçeli’ye grup toplantısı sonrasında "Erdoğan ile aranızda çözüm süreci konusunda bir görüş ayrılığı var mı?" sorusunu yöneltiyor.
Bahçeli ise aynen şu yanıtı veriyor.
“Türkiye’yi tahrik edici bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin. Geçemiyorsan mesleğini bırak!"
Gelin şimdi bu açıklamanın üzerine konuşalım. Gazetecinin sorduğu sorunun yanıtı bu mu olmalıdır?
Ne sormuş gazeteci?
‘Siz bebek katili APO’yu meclise davet ettiniz. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile bu konuda bir görüş ayrılığı var mıdır?’ demiş.
Gazetecinin görevi gündeme dair gelişmeler hakkında toplumu aydınlatıcı bilgileri alabilmek adına konunun muhatabına soru sormak, aldığı yanıtı da kamuoyu ile paylaşmaktır.
Sayın Bahçeli ile Sayın Erdoğan arasında çözüm sürecinin başlatılması noktasında bir görüş birliğinin olmadığına dair toplumda oluşan bir genel kanaat var. Bu kanaati yok etme adına Bahçeli’nin yanıtı ‘Evet vardır veya hayır yoktur’ diye olması gerekmez mi?
Türkiye’yi tahrik edecek bir soru mu gazetecinin sorduğu soru?
Aksine, siyasetçilerin bu tür çıkışları bana göre belirli kesimleri tahrik edici söylemlerdir. Bahçeli’nin bu açıklamalarından sonra toplumda ne gibi tahrik olayının oluştuğunu, kimlerin tepki gösterip neler söylediklerini sanırım Bahçeli’nin kendisinin haberi yok!
Haberinin olmaması mümkün mü?
Var da öyle davranmak zorunda kalıyor…
Bence mesleğini bırakması gereken biri varsa bu olayda Sayın Bahçeli’nin siyasetçi olarak mesleğini bırakması gerekiyor.
Gazeteciyi bu şekilde itham etmek hiç doğru olmamış.
Bahçeli’nin 1 Ekim’deki meclis açılışı sırasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ‘Siyaseten yaptığımız konuşmalardan alınma!’ demesini biz gazeteciler bir türlü kabullenemiyoruz!
Ama siyasetçiler kabulleniyor!
Sanırım Sayın Bahçeli, bir süre sonra da gazeteciyi yanına davet edip ‘Kusura bakma, siyaseten böyle davranmak zorunda kaldım’ derse hiç şaşırmam…