Kurtuluş KILINÇ


TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

Türkiye’de son yıllarda gençlerin sessiz çığlığını duyuyor musunuz? Toplumsal yozlaşmanın ötesinde sosyal medyanın hepimizi asosyal insanlara çevirmesiyle birlikte artık gençlerimizin ne ülke ile ne de kendileri ile ilgili güzel bir gelecek hayali kurmadığının farkında mısınız?


Türkiye’de son yıllarda gençlerin sessiz çığlığını duyuyor musunuz? Toplumsal yozlaşmanın ötesinde sosyal medyanın hepimizi asosyal insanlara çevirmesiyle birlikte artık gençlerimizin ne ülke ile ne de kendileri ile ilgili güzel bir gelecek hayali kurmadığının farkında mısınız?

Toplumsal manada hepimizi derinden yaraladığını iddia etsek de en korkunç olayları bile en fazla 48 saat sonra unutuyoruz. Münevver Karabulut ya da Özgecan Aslan cinayetleri aylarca ülke gündeminin baş sırasındaydı. Oysa, şimdi öyle mi?

Çocuğunun gözleri önünde "Ölmek istemiyorum. Lütfen! Yardım edin" çığlıkları arasında katledilen ya da bir köy evinde öldürüldükten sonra cesedi yakılarak bir bidona atılan ve üzerine beton dökülmek istenen veya eşinin satırla vücudunda neredeyse kesmedik yer, kırmadık kemik bırakmadığı katledilen kadınların isimlerini hatırlıyor musunuz?

Pekiyi,"Televizyonların tamamında ana haberlerin ilk sırasında yer alan ve hepimizin yüreğini dağlayan intihar etmiş gencecik bir insanın adını söyleyin" desem kaç tanesini sayabilirsiniz.

Maalesef her şey gibi bütün bu yaraları da hızlı bir şekilde tüketiyoruz ki yerine yenilerinin açılmasına izin vermeden bir diğerini koyuyor sonra öncekilerin tamamını umarsızca unutuyoruz.

Çukurova Belediye Meclis Üyesi Murat Karatay’ın geçtiğimiz günlerde meclis toplantısında söylediklerini duydunuz mu? Karatay, Adana özelinde gençlerin intihar oranları üzerinden önemli bir yaraya parmak basıyor ve çözümü için bazı tekliflerde bulunuyordu.

Önce konuyu bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim. Karatay bizzat şahit olduğu bir intihar vakıasından etkilenerek konuyla ilgili bir çalışma yapıyor. Çalışmanın sonuçlarına göre; 2019 yılında 1381 kişi Adana'da intihara teşebbüs etmiş, bu teşebbüslerden yaklaşık 90'ı ölümle sonuçlanmış. 2020 yılında ise intihar vakaları 1800 kişiye yükselmiş. Bu vakaların büyük oranı 17-35 yaş aralığındaki insanlar yani gençler.

Bu yazıyı sizlerle paylaşmadan önce Murat Karatay ile görüştüm. Karatay meseleye asla siyasi olarak bakmadığını ve herkesin yapabilecek bir şeyi olduğunu söylüyor.

Kendisine; "Mecliste yaptığınız konuşmandan sonra Çukurova Belediye Başkanı konuyla ilgili sizinle görüştü mü? Aranızda bir diyalog oldu mu? diye sordum. Renk vermedi ama anladım ki Belediye Başkanı bu konu üzerinde çok da durmak istememiş. Ancak kesinlikle geçiştirilecek bir mesel değil bu konu.

TÜİK ortalamasına göre Adana’daki gençlerin intihar vakıaları Türkiye ortalamasının üzerinde. Düşünebiliyor musunuz? Bu şehirde, dün düşman işgalinden kurtuluşunu kutladığımız Adana’da 2020 yılında her gün 5 genç intihara teşebbüs etmiş. Demek ki kurtulmamız gereken daha çok düşman var.

İntihar vakıalarının sayısının bu kadar fazla olması beni ürküttü. Ben de konuyu da hem bir eski gazeteci, hem bir yazar, hem psikolojik danışman olan Adana Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürü Nevzat Özer ile görüştüm.

Nevzat Bey; Adana için bir sosyal risk haritası çıkardıklarını ve tüm dezavantajlı kişi ve ailelerle görüştüklerini ilettikten sonra özellikle gençlerin intiharlarında, kriz dönemi olarak kabul edilen ergenlik çağı problemleri, ilgisiz-kayıtsız ebeveynler ve gençlerin gelecek kaygısı gibi etkenlerin önemli rol oynadığını söyledi.

Ben, özellikle bu intihar vakıalarının bu yıl daha da azalacağını düşünüyorum. Çünkü konuyla ilgilenen, gerçekten dertlenen Nevzat Bey gibi bir insanın ve ekibinin bu konularda daha önemli işlere imza atacağını düşünüyorum. Ancak bu yetmez. Tek başına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün çalışmasından öte, Adana Valisi Süleyman Elban ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar başkanlığında; kaymakamların, ilçe belediye başkanlarının, siyasetçilerin, bürokratların, öğretim görevlilerinin, basının ve belki de herkesten önce vatandaşların üzerine de büyük sorumluluklar düşüyor. Ortak ve kolektif bir çalışma olmadan bu sorunları aşmamız mümkün değil.

Peygamber Efendimiz (sav); "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" derken O’nun bu cümlede sadece fiziksel bir açlıktan bahsetmediğini düşünüyorum.

Allah aşkına söyleyin; En son ne zaman bir komşunuzun derdi ile dertlendiniz? Ne zaman bir genç ile hasbihal ettiniz? Bırakın(!) başkalarını ve başkalarının çocuklarını kendi çocuklarınızla en son ne zaman kaliteli vakit geçirip onların sorunlarını dinlediniz?

Sahi çocuğunuz, kardeşiniz, anneniz, babanız en çok hangi yemeği, hangi rengi, hangi şarkıyı seviyor biliyor musunuz?

Bu bireyselcilikten, benmerkezcilikten, egoizmden vazgeçip de kendi nefsimizden fedakârlık yapmayı, diğerkâm olmayı beceremezsek bu sıkıntılar daha bizi çok bulacak.

Yarın çok geç olmadan bu gidişe bir dur demeliyiz.              

Hep birlikte…