Kurtuluş KILINÇ


TÜRKİYE KÜÇÜK ÇİN OLABİLİR Mİ?

Hükümetin son zamanlardaki anlamsız çıkışlarının ve uygulamalarının sebeplerini araştırıyorum. Okuyorum, dinliyorum, konuşuyorum, soruyorum.


Hükümetin son zamanlardaki anlamsız çıkışlarının ve uygulamalarının sebeplerini araştırıyorum. Okuyorum, dinliyorum, konuşuyorum, soruyorum.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca halkın hiçbir iktidara vermediği desteği verdiği Ak Parti hükümetleri yıllar boyunca birçok konuda vizyoner ve reformist yaklaşımları ve icraatlarıyla bu teveccühe karşılık vermişti. Son yıllardaysa iktidar ne yaptığını bilmez(!) bir görüntüye büründü.
Devlet kademelerindeki yanlışlar, makam sahiplerinin iş bilmezliği ve algı yönetmedeki beceriksizliklerle birlikte artık Ak Parti iktidarı halkın desteğinden de gittikçe uzaklaşır oldu.
Pandemi süreci ekonomik anlamda da dünyayı olumsuz bir şekilde etkileyince yangının kendi cebine ulaştığını gören halk, üstlerde birilerinin dört beş farklı yerden maaş aldığına da şahit olunca; Artık yeter! demeye başladı.
Emperyalistlerin 'yeni dünya nizamı' hayalleri, yaşanan gelişmelerle birlikte artık gerçekleşme aşamasında. Yeni dünya nizamında yaşlıya yer yok, hastaya yer yok, karşı çıkana yer yok. Bağımsız ve gelişmiş bir Türkiye’ye ise asla yer yok.
Bütün bunlara rağmen sadece ülkemizdeki kurumların değil dünyadaki birçok bağımsız şirketin araştırma raporlarına bakarsanız Türkiye özellikle ekonomik anlamda diğer ülkelere nazaran daha iyi durumda. Şimdi bu satırları okuyanların bir kısmı içlerinden demediğini bırakmıyorlardır bana ancak onların lakırdıları gerçeği değiştirmez. Neredeyse her çeyrekte büyümesini sürdüren, ihracatını arttıran, savunma sanayisinde kendi kendine yeten hatta diğer ülkelere bu ürünleri satan bir Türkiye var.
Peki, egemen güçlerin yeni dünya nizamında güçlü bir Türkiye’ye yer yoksa bu yaşananlara nasıl izin veriyorlar? Bunun sebebi şu; Türkiye’nin ekonomik olarak güçlenmesi onların çok da umurlarında değil. Hatta büyümesi için destekliyorlar da. Çünkü Türkiye’nin kendi refah seviyesine ulaşamayacağını düşünüyorlar. Onlar Türkiye’nin gelişmesini değil egemen, tam bağımsız bir devlet olmasını istemiyorlar.
Son zamanlarda haber bültenlerinde dikkat etiyseniz şu başlıklar sizin için çok yabancı değildir;
"Çin out Türkiye in"
"Asya ülkelerinin yerini Türkiye alıyor"
"Orta Doğu’nun kaynaklarına Türkiye yön verecek"

Bunlar ne anlama geliyor biliyor musunuz? Ülkemiz büyüyecek ancak halk olarak bizler daha da fakirleşeceğiz. Aynı Çin gibi düşünün. Herkes iş bulabilecek ancak günde 10 dolar karşılığında (bugünkü parayla üç bin TL) bir ücrete çalışacak işçi kendisini şanslı hissedecek.
Bu yazdıklarıma kanıt olarak son yıllardaki göçmen politikalarımızı da gösterebilirim. Suriye’den beş milyona yakın göçmen, Afganistan, Irak ile diğer Asya ve Orta Doğu ülkelerinden gelen milyonlarca insan önümüzdeki yıllarda gerçekleşebilecek bu politikalar için ucuz iş gücünü oluşturacak.
Bir örnek daha vereyim mi? Küresel ticarette yaşanan kriz nedeniyle hem deniz, hem kara hem de hava ulaşımının kolaylığı nedeniyle birkaç hayfa önce üç uluslararası şirket Türkiye’ye büyük yatırımlar yapma kararı aldı. Birkaç gün önce bunu da okumuş olmalısınız. Sırada yenileri de var.
Geniş ve büyük otoyollar, köprüler, İstanbul Havaalanı bütün bunlara bir hazırlıktı aslında. Daha ötesini de yazayım; Yıllardan beri yılan hikâyesine dönen ve bir ara yapımından vazgeçildiği bile açıklanan ancak şimdilerde çok kısa bir süre içerisinde faaliyete geçeceği ifade edilen Uluslararası Çukurova Havaalanı da bu hazırlığın bir parçası. Böylece özellikle Orta Doğu ve Asya’dan Avrupa’ya geçiş daha kolay olacak.
Birilerinin bütün hazırlıkları tamam. Hükümet de şimdilik buna destek veriyor görüntüsünde. Eğer hesaplar tutar hükümetler anlaşmaları bozmazsa birkaç yıl içerisinde Türkiye’nin ekonomik olarak daha da güçlendiğini görmemiz sürpriz olmaz. Kötü olan ise şu; Eğer senaryo yazıldığı gibi uygulanırsa Türkiye devlet olarak güçlü olacak ancak halk daha da fakirleşecek. Ekonomik sıkıntılarımız büyüyecek. Alım gücümüz daha da düşecek. Hayat pahalılığı artacak ve eve ekmek götürebiliyorsak halimize şükreder konuma geleceğiz.
İşte burada, senaryoyu değiştirecek bir lidere ihtiyacımız var. Hem ülkesini başta ekonomi olmak üzere her alanda güçlendirecek ancak halkını hiçbir konuda ezdirmeyecek, vatandaşının huzur ve refah içerisinde yaşamasına vesile olacak, ülkesini Avrupa, Amerika gibi emperyal güçlere boyun eğdirmeyecek güçlü bir lidere ihtiyacımız var.
Bu kadar şeyi ben yazdım, o güçlü lideri de siz söyleyin; O kişi kim olabilir?