“Portakal çiçeği gibi bir çift yıldız gözlerin
Ne zaman onlara baksam, bir kuş olur uçarım sevgi yurduna.
Konarım bir portakal dalına.
Koklarım ülkemin bütün çiçeklerini ve çocuklarını...” diyerek insan ve doğa sevgisini harmanlayıp, yüreğimize tercüman oluyor.
Bu yazının zamanlaması için biraz geç kalmış sayılabilirim. Hem yaşadığım sağlık problemler hem de mübarek Kurban Bayramı’nın uzun tatilinden dolayı daha önce yazmam gereken bir hususu ancak kaleme alabiliyorum. Aslında bu yazılar ne zaman yazılırsa yazılsın asla geç sayılmaz.
Bilindiği üzere 5 Haziran tarihi 'Dünya Çevre Günü' olarak kutlanıyor. Bu önemli günde alışık olduğumuz üzere makam sahipleri de bizler de yine adeta bir yasak savdık. Belki birkaç yerde mühim (!) zevat göstermelik etkinliklerde boy gösterdi. Birkaç sosyal medya paylaşımı yapıldı. Böylece Adana'da da Dünya Çevre Günü kutlanmış oldu.
Yazımızın konusu bu değil elbette! Başta dikkatinize sunduğum şiirde şairimiz her ne kadar portakal çiçeğine işaret etmişse de ben bu yazıda Adana’nın yol kenarlarında görmeye alıştığımız turunç, harnup ve şehir peyzajında kullanılan diğer ağaçları ve meyvelerini yazmak istiyorum.
Biliyorsunuz güzel Adana’mızın bulvar, cadde, park ve bahçeleri; harnup, turunç, zeytin, hurma, İskenderun kauçuğu gibi muhtelif meyve veren ağaçlar ile bezelidir. Ya da bezeliydi mi demeliyim? Çünkü bu ağaçlarımızın sayısı gün be gün çeşitli vesile ve eften püften şahsi talepler nedeniyle kurban edilmekte ve sayıları her geçen gün azalmaktadır.
Caddeye üzerindeki işyerlerinin sahibi bazı esnaflar, “Dükkânımızın önünü ve tabelamızı kapatıyor” gerekçesiyle bir hışımla kaldırım üzerine dikilmiş ağaçları iptal ettirmenin, yok etmenin derdine düşüyorlar ki burada maalesef sözün bittiği yerdeyiz. Aynı esnafın kaldırımı masa, sandalye, duba vb. şeylerle işgal ettiğini yazmama gerek yok sanırım. Bunu da özel bir başka yazının konusu olarak ele alırız bir gün inşallah.
Bahsini ettiğimiz meyve veren ağaçların şehir peyzajında kullanılması, güzel Anadolu’muzun diğer şehir ve beldelerinde de karşılaştığımız güzel ve yerinde bir uygulama. Peyzaj bitkileri tercih edilirken, o beldenin iklim ve endemik kaynaklarına dikkat çekmek insiyakiyle de hareket edilebiliyor. Örneğin; Adana’mızda narenciyegillerden turunç meyvesinin, Bursa ve çevresinde çınar ve kestane ağacının, kadim medeniyet merkezimiz, gönlümüzün başkenti İstanbul’da ise çınar ve erguvan ağaçları, şehir estetiği ile âdeta bütünleşmiştir.
Yöresel ve endemik ağaçların şehir peyzajında tercih ve istihdam edilmesi gayet doğru ve isabetli bir seçimdir. Ayrıca kadim medeniyet değerlerimiz ile örtüşen faziletli bir davranıştır. Atalarımız, avuçlarındaki tohumu toprağa saçarken “Kul, kuş, kurt hakkı için” diyerek üç safhada yere serpiyorlardı çünkü biliyor ve inanıyorlardı ki kuş ve kurtların izleri, henüz orayı tarla yapmazdan önce zaten vardı dolayısı ile kuş ve kurtların tabii olarak harmanda da hakları vardı. Övünerek ifade edelim ki bu asil tutumun arkasında yatan asıl sebep bu dünyanın diğer canlılarla bir ve beraber 'paydaşı' olduğumuz gerçeğini bizlere öğreten inançlarımızdır.
Meyveli peyzaj bitkilerinin kent estetiği bakımından istihdam edilmesinin güzelliğinin yanında çok konuşulmasa, gündeme getirilmese de 'halk sağlığını' ilgilendiren başka bir olumsuz yanı da var. Hemşerilerimizden bazıları, yaz mevsiminde bulvar ve caddelerimizi süsleyen harnup ağaçlarının meyvesini kış mevsiminde ise turunç ağaçlarının meyvesini hasat ediyorlar. Hatta bahar mevsiminde de şehir içindeki boş araziler ile kanal kenarlarında yetişen ve (Hüdâ-i nabit) yenilebilen ısırgan otu, ebegümeci, kuzukulağı gibi otları yemek için toplayan vatandaşlarımız da var.
Bu sözünü ettiğimiz ağaçlarının meyvelerini ve otları tüketmek maksadıyla toplamak, öncelikle bu ağaçların istihdam gayesine aykırıdır. Tıpkı; 'Çiçek dalında güzeldir' ifadesinde olduğu gibi peyzaj ağacının meyvesi de dalında güzel değil midir? Bu ağaçlarımızın meyveleri herhangi bir maksatla hasat edilmemeli, hasadına da fırsat verilmemelidir. Görüyoruz ki o meyveleri dalında tutabildiğimiz süre boyunca ağaçlarımız daha da kıymetlenmekte ve iklim kendisini muhafaza edebilmektedir. Bu bakımdan lüzumlu tedbirlerin alınması başta Adana Büyükşehir Belediyesi ve Tarım İl Müdürlüğü olmak üzere tüm muhataplarının birinci görevidir.
Bütün bundan daha önemlisi bu ağaçların meyvelerinin toplanıp, gıda olarak tüketilmesi sağlık açısından da zararlıdır. Şehir içindeki yoğun motorlu taşıt trafiği, peyzaj bitkilerimizi gün boyu karbonmonoksit gazına maruz bıraktığından bu ağaçlar ve meyveleri karbonmonoksit gazından sürekli zehirlenmektedir. Hemşerilerimiz işin bu olumsuz tarafını maalesef hiç düşünmeden hareket ediyor, gayet rahat bir şekilde bu meyveleri toplayıp gıda olarak tüketiyor, hatta bunları ikram edip veya satarak başka insanların da zehirlenmelerine istemeyerek de olsa vesile olabiliyorlar.
İnsan metabolizması nasıl ki maruz kaldığı kanserojen maddeleri, ağır metalleri karaciğere taşıyorsa ağaçlar da bu zehirleri meyvelerine taşırlar. Bu yüzdendir ki bulvar, cadde, park ve bahçelerimizdeki mevcut peyzaj ağaçlarının meyvelerinin ve otların gıda olarak tüketilmesi halk sağlığını tehdit etmektedir. Allah korusun birçok hastalığa da davetiye çıkarabilir.
Buradan belediyelerimize düşen bir vazifeyi hatırlatmamızda ve yetkililerin de vatandaşlarımızın da dikkatine sunmamızda fayda var;
Kentlerimizin bulvar, cadde ve sokaklarını, park ve bahçelerini süsleyen harnup ve turunç ağaçlarımızı dalında arz-ı endâm eden, göz zevkimizi okşayan o güzelim meyveleriyle görmek hayatımıza değer katmaktadır. Şehrimizi canlı tutan, ona hayat veren meyveli ağaçları görmek, bizi daha da memnun kılmaktadır.
Hem iklimin ve çevrenin hem de vatandaş sağlığının korunması için vatandaşların bilgilendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle bulvar, cadde, park ve bahçelerimizin girişlerine ikaz edici levhâlar yerleştirilmelidir. “Bu parktaki, bulvardaki ağaçların meyvelerinin gıda olarak tüketilmesi insan sağlığı açısından tehlikelidir, toplanması yasaktır”, mahiyetinde bilgilendirici levhâlar, park ve bulvarlarımızın belli ve önemli noktalarına konulabilir. Daha küçük ölçekli levhalar tanzim edilerek, bulvar ve caddelerimizdeki ağaçların görülebilecek dallarına da özel olarak asılabilir. Zabıtalarımızın da buna paralel olarak, bulvar ve caddelerimizdeki ağaçlardan harnup ve turunç meyvesi toplayanları bilgilendirip buna mâni olmaları sağlanabilir.
Böylece hem kent estetiği hem de vatandaşlarımızın sağlığı korunmuş olur.
Sözümüzü bir kelâm-ı kibar ile bitirelim. “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Güzelliği korumak bizim elimizde. Gelin, koruyalım. Hep birlikte…