Hergün yeni bir hedef belirliyoruz. Kimimiz bireysel, kimimiz toplumsal. Ancak bir şey eksik: gerçekçilik.
Bugün köşe yazımda tekrar ele alıp değerlendirmek istiyorum.
Ne kadar verimliyiz?
Verimlilik sadece çalışmak değil, elbette sonuç alabilmektir. Ve ne yazık ki, çoğumuz gün sonunda sadece “yorgun” kalıyoruz. Hedeflere ulaşmak yerine hedeflerin altında eziliyoruz. Belki yanlış plan, belki destek yetersizliği, belki de sürdürülemeyen motivasyon... Ama hepsi birer çarkın içinde kaybolan emek artık.
Yani yavaş yavaş yok oluyoruz. Üretmeden bu beden gücüne bağlı değil, fikirler, düşündüğümüz her şey uygulama konusunda yetersiz kalıyor.
Gün sonunda elde var sıfır. Bizi emellerimizden, hedeflerimizden geri adım attıran ne peki?
Maddi kaynaklı sorunlar mı? Destek görememek, risk alamamak, hazıra yönelmek… Buna benzer cevaplar duymamız mümkün, pekâlâ.
Peki, belirlediğimiz hedefler gerçekten ulaşılabilir mi?
Burada reel verilere ihtiyacımız var. Türkiye, 2024 itibarıyla iş gücüne katılım oranında hâlâ OECD ortalamasının gerisinde. Tarımda çalışan nüfus azalırken, genç işsizlik artıyor. Üniversite mezunu ama üretimden kopuk bir gençlik…
Ve Kozan?
Adana’nın üretken yüzü olarak bilinen Kozan’ın tarım ve gıda potansiyeli hâlâ tam anlamıyla değerlendirilemiyor. Narenciye, zeytin, yer fıstığı üretiminde güçlü olsak da, işleme ve katma değeri yüksek ürün üretimi neredeyse yok denecek kadar az.
Kozanımız, üretimde potansiyele sahip ama strateji ve sistem eksikliği nedeniyle hedefe ulaşamıyor. Kooperatifçilik zayıf, genç üretici destekleri sınırlı, dijitalleşme düşük.
Bu durumda toplum psikolojisi ne durumda olur?
Üretmeyen toplum bunalır. Kendini değersiz hisseder. Yetersizlik duygusu bireysel depresyona, kitlesel yılgınlığa dönüşür. Tüketimle mutlu olmaya çalışır ama her yeni alınan şey bir diğer boşluğu büyütebilir, daha da derin bir girdaba dönüşebilir.
Bir de işin en bariz tarafı: dışa bağımlı olmak.
Bu gerçekten hazır alışılmışlığın ve üretim azlığının somut örneğidir.
Tohumdan teknolojiye, kalemden kabloya kadar dışarıdan alıyoruz. Kendi potansiyelimizin farkında olmadan, başkalarının planına hizmet ediyoruz. Kendi toprağımızda, başkasının sistemine göre yaşıyoruz.
Yetkililer ne kadar yanımızda?
Sadece “proje” yapmak yetmez. O projeyi sürdürebilecek, gençleri teşvik edebilecek, kırsal kalkınmayı odakta tutacak bir iradeye ihtiyaç var. Verilen hibeler değil, devamlılık sağlayan yatırımlar değerlidir.Yerel yönetim , devlet desteği büyük bağlamda gerekli ...
Yani belde yöneticilerinde göz ardı edemeyeceği bir konu bu .
Bazı şeyler sözde kalmamalı. Büyümeli büyümeye izin verilmeli.
Artık bazı tabular yıkılmalı diye düşünüyorum.
Geç kalındı evet daha fazla geç kalınmasın.
Toparlayacak olursak;
Üreten bir toplum olmak, sadece ekonomik değil, psikolojik bir devrimdir.
Kozan da bu devrimin eşiğinde olabilir, ama önce sormalıyız:
Neyi üretmek istiyoruz?
Nasıl bir gelecek hayal ediyoruz?
Ve kim gerçekten yanımızda?