Adana geçmişten bugüne tarihi özellikleri ve her dönem öncü şehir konumunu muhafaza etmesi nedeniyle çok yakın bir geçmişe kadar hemen her alanda ülkenin lokomotif kentlerinden birisi oldu. Sanayisi ile cazibe merkezi olmuş, sanatın ve sporun her alanında unutulmaz isimleri dünyaya armağan etmiştir.
Kendine has bir kültürü de vardır Adana’nın ve Adanalının. Tabir yerindeyse 'Eyvallah'ı yoktur. İktidarların siyasi düşüncesi Adanalıyı ilgilendirmez. Dışardan yoğun göç almasına karşın kendi kültürünü korur ve duruşunu bozmaz.
Bütün bunlar ne kadar güzel cümleler değil mi? Bu cümlelerin artık maalesef çok geçerliliği yok. Şimdi üstteki o iki paragrafı geçmiş zaman kipiyle yeniden okuyun. Eğer Adanalı kendine gelmezse, ülkeyi yönetenler Adana’ya şaşı bakmaya devam ederse çok yakın bir gelecekte Adana’da ne bir şehir kültürü kalacak ne de ülkeye fayda sağlayabilecek bir konumu olacak Adana’nın.
Ben bu kötü gidişin başlangıcını Aytaç Durak’ın yaptığını düşünenlerdenim. Bir kentte 20 yılın üzerinde belediye başkanlığı yapıp da her yıl o şehrin geriye gitmesine seyirci kalıyorsa bir insan baş sorumlu odur. En büyük darbeyi de kentin sanayisine vurarak yapmıştır. İş adamlarını küstürmüş, zengin ailelerin şehirden uzaklaşmasına neden olmuş ve ekonomik anlamda büyük kayıplar vermemize neden olmuştur. Aynı başarısızlığını sporda da göstermiştir. Benim çocukluğumda Adanaspor’un da Adana Demirspor’un da başarıdan başarıya koştuğu dönemlerin ardından takımlar maalesef yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Sanat meselesine hiç girmeyeyim. Zira sanayi de spor da ite kalka bir şekilde gidiyor ama sanat kısmına gelirsek maalesef yokları oynuyoruz artık.
Bütün bunların tek sorumlusunun Aytaç Durak olduğunu yazarsak haksızlık etmiş oluruz. Durak’tan sonra yönetime gelen Büyükşehir ve merkez ilçe belediye başkanları da kente atanan bürokratlar da maalesef kendilerinden beklenenleri veremedi. Adana her geçen gün yalnızlığa mahkûm edildi. Durum böyle olunca şehrin geriye gidişi de kaçınılmaz oldu.
Son tartışma konularımızdan birisi de Adana’daki Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılarak Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Yenice Mahallesi’ne taşınması oldu. Tartışmaların tavan noktası nedense iş işten geçtikten sonra yaşandı. 15 yıllık bir meseleyi biz son bir-kaç aya sığdırdık ve maalesef havaalanının taşınmasına seyirci kaldık.
Yine de bence iş işten geçmiş değil. Başka bir yazıda ayrıntılı bir şekilde yazmayı düşünüyorum ama son birkaç yıldır Adana özellikle iktidarın atadığı bürokratlar konusunda çok şanslı bir şehir. Birkaçı hariç gerçekten mesai mefhumu bilmeden kente hizmet vermeye çalışan bürokratlarımız var. Bu bürokratlarımızı çalıştıracak yöneticilerimiz var.
Adana Doğu Akdeniz Konteyner Limanı ile makus talihin yenilmesinde bir adım atılmış olacak. Ceyhan ve Yumurtalık beklenen enerji patlamasını henüz gerçekleştiremedi ama çok yakında bu bölgeler de ülkenin enerji başkenti olacak. Geriye küçük bir dokunuş kalıyor.
Daha önce de yazmıştım. Tarsus; bir uygarlıklar şehridir ve kadim bir medeniyete sahiptir. Adana ile de çok ortak yönleri vardır. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından 1517'de Osmanlı egemenliğine giren Tarsus Sancağı bir müddet sonra Adana Vilayeti'ne bağlanmıştır. Üstelik o sıralarda Mersin de Tarsus’un bir köyüdür. 1888 tarihinde ise Mersin, Adana Vilayeti’ne bağlı bir sancak merkezi olmuş Tarsus da Mersin’e bağlanmıştır. O gün bugün Tarsus Mersin’in bir ilçesi olsa da Tarsus halkının karakteristik özellikleri Mersinliler ile değil Adanalılar ile benzerlik gösterir. Mersin’in bir kent kimliği yoktur ama Tarsus’un vardır. O kimlik de Adanalılık kimliğidir.
İktidar eğer Adana’ya büyük bir iyilik yapacaksa küçük bir değişiklik yapmalı ve Adana’ya hakkını teslim etmelidir.
Pandemi döneminden önce dahi konuşulan hatta henüz kulis bilgisiyken benim de okuyucularımla paylaştığım üzerine birkaç yazı yazdığım bir husus var; Bazı ilçelerin il olma konusu. Tarsus da il olması beklenen ilçelerden birisi. Bu meseleyi hallederken iktidar Tarsus’a il olma hakkını verir Yenice’yi de Seyhan’a bağlarsa havaalanı yeniden Adana sınırları içerisinde yer alır. Böylece havaalanının Tarsus’ta yapılmasını hala kabullenemeyen Mersinliler bu durumdan etkilenmez, il olmak isteyen Tarsus istediğini alır Adana ise kaybettiği havaalanına yeniden kavuşur. Böylece herkes mutlu olur.
Adana’nın bu ülkeye katacak daha çok şeyi var. İktidarın da Adana’ya borcu var. O yüzden bahsettiğim bu küçük düzenleme ile herkes hak ettiğine kavuşmuş olur.
Bir de çok önemli bir mesele var. Adana’daki Şakirpaşa Havalimanı’nın yeri nasıl değerlendirilecek? Hiç kimse bana; "AVM veya konut yeri olarak peşkeş çekilecek" demesin. Bakın geçen hafta çok önemli bir gelişme yaşandı. Yunan’a, Rum’a, İsrail’e karşı kendi egemenlik haklarımızı savunduğumuz bölgede Amerika, Kıbrıs Rum kesimi ile bir iş birliği anlaşması imzaladı. Güney Kıbrıs ABD’nin yeni üssü diyebiliriz artık. İsrail ile gerilen ilişkilerimiz de Yunanla bir küs bir barışık ilişkilerimiz de malum. Geçtiğimiz aylarda çok konuşulan 'Çelik Kubbe' işini de unutmamak lazım.
Tüm bunları bir yere not edelim. Zamanı gelince daha da açarız. Şakirpaşa Havalimanı’nın stratejik konumunu düşünürsek dedikoduların ötesinde çok daha farklı bir şekilde kullanılacağını söyleyebilirim. Umarım düşündüğüm gibi olur.