TUĞBA KAN


YÜREKLER ENKAZ

YÜREKLER ENKAZ


Bir cümleyi inşaa etmek kadar zor , enkaza dönen bir şehri, yok olan hayatları ve hayalleri inşaa etmek . Neresinden tutsanız dökülüyor , sanki hiç kimse yaşamamış ,hiç kimse geçmemiş bu sokaklardan,caddelerden ve bu kentlerden. Dilinde sürgün  ve ağdalı bir cümle şehrin ,

 

Oysa bir bavula kaç özlem sığar ? Can solur şu yıkık duvarlar, donuk nefesleri hissedersiniz.Canhıraş  bekleyişler ,geride kalanlara gitmek düşsede,yürekler sevdiklerinin cansız bedeninin ağırlıyla eziliyor. Gözlerdeki  ferler söndü artık enkazlar kaldırılıyor  ve hayattan kalan izler siliniyor,hayatlarını kaybeden çocuklar icin balonlarla donatılıyor enkazlar.  Dili lâl artık bu kentlerin ,yürekler ürkek, gündüzler geceler kadar zifiri ... Şimdi sayılar verilmiş  hayatlarını  kaybedenlere... Sahi kaç kez ölürdü insan ,kaç kez ruhu edilirdi.  Kaç hikaye kaç şehir gömdünüz o mezarlıklara ....kaç hayal ile süslendi mezar başları bereler geçirildi ...  Üşümesin diye çocuklar montlar ile örtüldü üzerleri ,  ben ısınmaya utandım ,yüreğim acıdı , kelimeler dizildi boğazıma,insan  acıyı yutkunurmuş meğer  sözcükler dile gelmeyince.. Dışımız  zemheri ,içimizde kor .Körüklüyor gün  geçtikçe acılar.  Her bir fotoğraf,her bir enkazda , hayat kırıntısı bırakmış.

Öksüz anılar kaldı şimdi,yarın için hazırlanan yemekler kaldı tencerede Soluksuz beklenen enkaz başları , sağ kurtarılmazsa bile ,cansız  bedenine ulaşmak da önemli idi . Sevdiklerinin bir mezarı olsun en azından üzerine Fatiha okuyabileceği ,gözyaşı ile sulaya bileceği ,çiçekler ekeceği razı olmak değil ,mecbur kalmak bu ... Müsterih olun diyemeyeceğim, bu acıya Maraş dayanamamışken , Hatay , Adıyaman ,Malatya , Diyarbakır,Adana ,Osmaniye ,Kilis ,Antep , Urfa  dayanamamışken , dayanabilmek kolay mı ? Nasıl dayanılır nasıl? Günler geçiyor ama kanayan yaralar derinleşiyor,bir yandan da yaşama tutunmak için nedenler aranıyor. Gökdelenler gibi bu acılar pamir pamir yükseliyor yüreklerde.. Sorular cevapsız kalıyor artık . Yüzlerce çocuğun ,babanın ,annenin ,kardeşin çaresiz bakışlarında ruhumuz eziliyor.

Yeniden ayağa kalkmak yıllar alacak ,herkes seferber  olup yaraları sarmaya çalışıyor. Bunun elbet hesabı sorulmalı ,sessiz sedasız beklemek cözüm değil. En çok kızdığım nokta bunun üzerinden siyaset yapılması ben şu kadar bağış veya biz şunu yaptık,sen ne yaptın diye siyaset yapmaları .Ve bu durumu  kendilerine meze etmeleri ... İnsan olarak ne yaptığınız önemli ,beraber adım atmakla, birlik ve beraberlikle bu kara bulutları dağıtabiliriz anca.. Ayrıca bu durumdan yararlanmaya çalışan ev sahiplerine de el insaf diyorum .Aynı durumu sizde yaşayabilirsiniz öyle değil mi ? Ne zaman biz böyle olduk . Biz ne zaman kaybettikmerhametimizi,vicdanımızı...?   İçimizde hazin yaralar açan şubat ayı mı ? Kaderde olmamalı bence...

Bu yapıların malzemesini eksik kullanan müteahhitlerin ve onlara izin veren kurumların ,siyaset ile bağlantı sağlayıp her şeye göz yumanların suçu olamaz mı ?

Sadece evlerden değil ,insanların hayatlarını hayellerini daha dünyaya gelmemiş bebegin dünyasını çalıp yıktınız ?

Şimdi oturup insan birazda kendini sorgulamalı !