EMRAH ATAŞ

Tarih: 31.07.2025 10:55

Ziraat Bankası ve Halkbank…

Facebook Twitter Linked-in

İsimlerinden de anlaşılacağı gibi biri çiftçinin, diğeri halkın yanında olması gereken iki kamu bankası. Yani bu ülkede üretimin, emeğin, alın terinin finansörü olmaları gerekiyor. Fakat son beş yıla bakıldığında karşımıza çıkan tablo bambaşka. Ziraat Bankası 5 yılda toplam 3 milyar 372 milyon lira reklam harcaması yapmış. Halkbank ise bu alanda sınırları iyice zorlamış; tam 5 milyar 556 milyon lira… Toplamda 9 milyar liradan fazla bir para sadece reklam ve ilan harcamalarına gitmiş.

Bu reklamlar nerede yayınlanmış, hangi mecralara verilmiş diye bakıldığında ise ortaya çıkan manzara daha da çarpıcı. Türkiye’de ölçüme giren 16 haber kanalı var. Ölçülmeyenlerle birlikte bu sayı 20’ye yaklaşıyor. En çok izlenen, reyting listelerinde ilk sıralarda yer alan haber kanallarına bu kamu bankalarından bir kuruş reklam gitmemiş. Halkın izlediği, sesine kulak verdiği kanallara değil; belirli çevrelere ait, halkın büyük kısmının adını bile bilmediği ekranlara oluk oluk para akıtılmış. Neden? Çünkü bu mecralar sorgulamıyor, soru sormuyor. Sadece talimat alıyor, konuş denince konuşuyor, sus denince susuyor.

2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin hemen öncesine bakıldığında durum daha da netleşiyor. Halkbank seçim döneminde 1 milyar 777 milyon liralık reklam harcaması yapmış. Ziraat Bankası’nın aynı dönemdeki harcaması ise 1 milyar 122 milyon lira. Bu, sadece bir seçim dönemi için yapılan toplam 3 milyar liralık medya fonlaması demek. Üstelik bu paralar sadece reklam olarak değil, adeta bir propaganda bütçesi olarak kullanılmış. Seçimden seçime açılan musluklar, vatandaşa değil medya sahiplerine akmış.

2024 yerel seçimleri geldiğinde ise benzer bir tablo tekrar ediyor. Halkbank 1 milyar 880 milyon, Ziraat Bankası 1 milyar 265 milyon liralık reklam harcaması yapmış. Yine aynı adreslere. Yine aynı sessizlik. Yine halktan toplanan paraların halka dönmemesi. Halk için kurulmuş bankaların, halkın değil iktidarın medyasını ayakta tutmak için seferber edildiği bir düzenin içindeyiz. Üstelik bu düzen devletin resmi rakamlarıyla ortaya konulmuş durumda. Her şey belgeyle, evrakla sabit.

Sorulması gereken sorular ortada. Bu paralar kimin parası? Çiftçinin mi? Esnafın mı? Halkın mı? Elbette ki evet. Peki bu paralar nereye gitmiş? Reyting birincisi haber kanallarına mı? Hayır. Gerçekleri söyleyen, halkın sesi olmaya çalışan ekranlara mı? Hayır. Bu paralar, sadece konuşması istenen yerlerde konuşan, eleştirmeyen, sorgulamayan, reytingi olmayan ama sadakati yüksek olan kanallara gitmiş.

Çiftçi gübre alamaz hale gelmişken, esnaf sabah dükkan açıp akşama kadar tek müşteri göremeden kapatıyorken, vatandaş kredi çekip kredi öder hale gelmişken, kamu bankalarının milyarları medya pompalarına bağlanmış durumda. Ve bu düzende kimse hesap vermiyor. Kimse çıkıp “bu paralar niye buralara gitti” demiyor. Gerçekleri söyleyen gazetecilere “foncu” yaftası yapıştırılırken, kamu parasını medya fonlamasına çevirenler alkışlanıyor.

Bu ülkede devletin bankası olmak kolay. Zor olan halkın bankası olmak. Zor olan gerçekten çiftçinin, esnafın, üreticinin yanında durmak. Ama görünen o ki bu iki banka için zor olan değil, kolay olan tercih edilmiş. Paranın gittiği yer belli. Emeğin, alın terinin ise yine yüzüne bakılmamış.

Ve şimdi bizden beklenen susmak. Görmemek. Sormamak. Ama unuttukları bir şey var: Bu para halkın parası. Bu bankalar halk için kuruldu.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —